Türk Edebiyat tarihinde şiirleri ile gönüllere taht kurmuş Şairlerin Uğruna Şiir Yazdığı Kadınlar hakkında ne biliyorsunuz? Aşk deyince akla mutlu sonla biten hikayeler gelse de öyle olmuyor galiba, sonlar hep hüsran dolu.
Şairlerin Uğruna Şiir Yazdığı Kadınlar
Mari Gerekmezyan * Bedri Rahmi Eyüboğlu
Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun Güzel Sanatlar Akademisi’nde asistanlık yaptığı dönemde heykel bölümüne misafir bir öğrenci gelir, adı Mari Gerekmezyan’dır. İkili arasında kaçınılmaz bir aşk belirir, aşklarını dolu dizgin yaşamaya başlarlar. Oysaki Bedri Rahmi bu sırada ilk aşkı Ernestine Eren Hanıma’la evlidir ve bir bebekleri olmuştur. Mari ölümcül bir hastalığa yakalanır. Bedri Rahmi çaresizdir, paha biçilmez değerdeki tablolarını haraç mezat satıp Mari’yi tedavi ettirmeye çalışır. Ne yazık ki Mari 1947 yılında henüz 34 yaşında iken hayatla yolunu ayırır, geriye hemen hemen herkesin bildiği Karadut şiiri kalır. Bedri Rahmi ilk aşkı Eren Hanım ve oğluna geri döner, 21 Eylül 1972’de vefat edinceye kadar birlikte yaşarlar, birlikte yaşlanırlar. Defnedildiği gün Eren Eyüboğlu oğluna “Babanı uğurladık. Ama şunu bilmeni istiyorum ki, ona çok kırıldım. Yaşadığı ilişkiyi unutmadım. Hiçbir kadın aşağılanmayı kabul etmez. Buna katlandımsa bil ki, sadece senin hayatın kararmasın diyedir.” der. Söylenecek başka söz yoktur.
Karadut
Karadutum, çatal karam, çingenem
Nar tanem, nur tanem, bir tanem
Agaç isem dalımsın salkım saçak
Petek isem balımsın a gülüm
Günahımsın, vebalimsin.
Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan
Yoluna bir can koyduğum
Gökte ararken yerde bulduğum
Karadutum, çatal karam, çingenem
Daha nem olacaktın bir tanem
Gülen ayvam, ağlayan narımsın
Kadınım, kısrağım, karımsın.
Piraye * Nazım Hikmet
Nazım Hikmet, Piraye Hanım’la 1930 yılında tanışır her ikisi de ilk evliliklerinin hüsranından sıyrılmaya çalışmaktadır. İlk görüşte aşık olduğu Piraye Hanım’ın peşinden uzun süre koşar Nazım Hikmet, sonunda ikna etmeyi de başarır ve 1932’de evlenmeye karar verirler. Bu sırada Nazım Hikmet tutuklanır ve hapishaneden Piraye Hanım’a mektup yazmaya başlar. Piraye bir kez olsun şikayet etmeden onu beklemeyi ve mektuplarla avunmayı seneler boyu sürdürür. Nazım Hikmet Bursa cezaevinde yatarken, akrabası Münevver Berk gelir ziyaretine. Bu görüşme ikisinin arasında bir aşkın başlamasına neden olur. Nazım eşi Piraye’den ayrılma kararı alır ve ayrılmak istediğine dair bir mektup gönderir. Piraye, bu ayrılıktan sonra Nazım’la ilgili hiç konuşmaz, başka bir evlilik yapmaz, Nazım’a dair ne varsa ölene kadar kendisinde saklar. Piraye’nin hayattayken yayımlanmasına izin vermediği mektuplar, Piraye’nin ölümünden üç yıl sonra oğulları Mehmet Fuat tarafından “Nazım ile Piraye” adıyla yayınlandı. Bu sayede Nazım Hikmet’in Piraye’yle yaşadığı aşkın bilinmeyen yönleri okuyucusu ile buluştu.
Karıma Mektup
Bir tanem!
Son mektubunda:
“Başım sızlıyor
yüreğim sersem!”
diyorsun.
“Seni asarlarsa
seni kaybedersem,”
diyorsun,
“yaşayamam!”
Yaşarsın, karıcığım,
kara bir duman gibi dağılır hatıram rüzgarda;
yaşarsın, kalbimin kızıl saçlı bacısı,
en fazla bir yıl sürer
yirminci asırlarda
ölüm acısı.
Ölüm
bir ipte sallanan bir ölü.
Bu ölüme bir türlü
razı olmuyor gönlüm.
Fakat
emin ol ki, sevgili,
zavallı bir çingenenin
kıllı, siyah bir örümceğe benzeyen eli
geçirecekse eğer
ipi boğazıma,
mavi gözlerimde korkuyu görmek için
boşuna bakacaklar
Nazım’a!
Celile Hikmet * Yahya Kemal Beyatlı
Celile Hikmet güzelliği ile dillere destan bir kadındı, İstanbul sosyetesinin en gözde şahsiyetleri arasındaydı. Osmanlının meşhur valilerinden Nazım Paşa’nın oğlu Hikmet Bey ile evlendikten sonra Nazım Hikmet dünyaya gelir. Celile Hanım’la Hikmet bey arasında şiddetli geçimsizlik boy gösterdiğinde Yahya Kemal, Bahriye’de okuyan genç Nazım Hikmet’in şiir hocası olarak eve gelip gitmeye başlamıştır ve aşkları da böyle başlar. Maalesef ki bu aşkta mutlu sonla bitmemiş, Yahya Kemal’in yaşadığı kederi anlatan meşhur şiiri tarihe geçmiştir.
Sessiz Gemi
Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.
Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu!
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden,
Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden.
Mevhibe Beyat * Özdemir Asaf
Özdemir Asaf okul yıllarında bir kıza aşık olur, karşılıksız bir aşktır bu. Aşkını satırlara döker Lavinia şiiri çıkar ortaya. Bu şiiri bir yarışmaya gönderir ve birincilikle kazanır. Sonuçlar belli olunca Asaf’tan şiirini kürsüde okuması istenir, oda okur. Aşık olduğu kız bu esnada salonu terk eder, anlatılanlara göre. Özdemir Asaf’ın büyük bir tutkuyla aşık olduğu ve karşılık alamadığı kişi Mevhibe Meziyet Beyat’tır. Güzel Sanatlar Akademisi’ndeki arkadaşları Rita Hayworth’a benzetmişlerdir onu, kızıl kahve saçlarına hayranlıklarından dolayı “Gilda” diye çağıran da olurmuş. Dört kez evlenmiş. Ölmeden önce yakın arkadaşına yazdığı bir mektupta iki büyük aşkı olarak Edip Hakkı Bey ve İlhan Selçuk’tan bahsetmiş. Özdemir Asaf’ın ise adı bile geçmiyor bu satırlarda.
Lavinia
Sana gitme demeyeceğim.
Üşüyorsun, ceketimi al.
Günün en güzel saatleri bunlar.
Yanımda kal.
Sana gitme demeyeceğim.
Gene de sen bilirsin.
Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim
İncinirsin.
Sana gitme demeyeceğim
Ama gitme, Lavinia
Adını gizleyeceğim.
Sen de bilme, Lavinia.
Özdemir Asaf hakkında daha fazla bilgi için tıklayın!
Leyla Erbil * Ahmed Arif
Ahmed Arif, Leyla Erbil’le tanıştığı zamanlarda her ikisi de yalnız ve gençtir, mektuplaşmaya başlarlar. Zaman içerisinde Leyla Erbil eşi Mehmet Bey ile tanışır ve evlenir. Aradan yıllar geçse de Ahmed Arif Leyla Erbil’e mektup yollamaktan vazgeçmez ama karşılıksızdır bu mektuplar. Leyla Erbil’in gözünde Ahmed Arif sadece bir dosttur. Ahmed Arif’te evlenir ve bir oğlu olur. Ahmed Arif ömrü boyunca mektuplarında Leyla hanıma aşkını söylemekten ve onu beklediğini ifade etmekten asla vazgeçmez ta ki 1977’de son mektubunu gönderip bu süreci son verinceye kadar.
Hasretinden Prangalar Eskittim
Seni, anlatabilmek seni.
İyi çocuklara, kahramanlara.
Seni anlatabilmek seni,
Namussuza, halden bilmeze,
Kahpe yalana.
Ard- arda kaç zemheri,
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
Dışarda gürül- gürül akan bir dünya…
Bir ben uyumadım,
Kaç leylim bahar,
Hasretinden prangalar eskittim.
Saçlarına kan gülleri takayım,
Bir o yana
Bir bu yana…
Nahit Gelenbevi * Orhan Veli Kanık
Orhan Veli’nin 36 yıllık ömrünün en büyük sevdasıdır Nahit Hanım. Öğretmendir kendisi Ankara, Edirne ve İstanbul’da görev yapar. 61 mektup yazar Orhan Veli kendisine, bu mektuplarda Nihat Hanım’a duyulan hayranlık ve katıksız sevgi vardır. Orhan Veli’nin Nahit Hanım’a yazdığı mektuplar “Yalnız Seni Arıyorum- Nahit Hanım’a Mektuplar” adıyla 2014’te kitaplaşır ve okuyucusu ile buluşur. Cemal Süreya, “Nedense Orhan Veli’nin, ölümünden sonra müsveddesi diş fırçasına sarılı bir kağıtta bulunan tamamlanmamış ‘Aşk Resmi Geçidi’ adlı şiiri, bende her zaman Nahit Hanım’ın yüzünü çağrıştırmıştır” der, haklı mıdır? Bu sır Orhan Veli’de saklıdır.
Aşk Resmi Geçidi
Gelelim sonuncuya.
Hiçbirine bağlanmadım
Ona bağlandığım kadar.
Sade kadın değil, insan.
Ne kibarlık budalası,
Ne malda mülkte gözü var.
Hür olsak der,
Eşit olsak der.
İnsanları sevmesini bilir
Yaşamayı sevdiği kadar.
Tutku Dolu Öyküleriyle Aşk Konulu Kitaplar ilginizi çeker mi? Şairlerin Uğruna Şiir Yazdığı Kadınlar
Hayat Sorgusu sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.
merhaba, uyarı için teşekkürler…
Yalnız o son resimdeki Mina Urgan…