Arapça kökenli olan aşk kelimesinin Tdk’da ki karşılığı “Aşırı sevgi ve bağlılık duygusu, sevi, sevda, amor”. Bugüne kadar aşk üzerine sayısız şey söylenmiş, yazılmış. Ünlü şair Aragon “Mutlu aşk yok ki bu dünyada” derken Ahmet Hamdi Tanpınar “Aşkın kötü tarafı insanlara verdiği zevki, eninde sonunda ödetmesidir. Şu veya bu şekilde. Fakat daima ödersiniz.” demiş. İspanyol filozof Jose Ortegay Gasset “Sevgi çok daha geniş ve çok daha derin bir işlemdir. Tüm sevgiler o çılgın ‘’aşık olma’’ döneminden geçer; öte yandan ‘’aşık olmanın’’ ardından gerçek sevgi her zaman gelmez. Bu nedenle parçayı bütünle karıştırmamak iyi olur…” derken Tolstoy “Nasıl kafa sayısı kadar düşünce varsa, kalp sayısı kadar da aşk çeşidi vardır.” demiş. Belki en güzelini Aşık Veysel Şatıroğlu söylemiş… “Benim sana verebileceğim çok bir şey yok aslında; çay var içersen, ben var seversen, yol var gidersen.” En iyi aşk konulu kitaplar okunmalı! İyi okumalar!
Aşk Konulu Kitaplar
Ahmed Arif * Leylim Leylim
Ahmed Arif’in Leyla Erbil’e 1954 ile 1977 yılları arasında yazdığı mektuplardan oluşan eser, o dönemin entelektüel ortamını, Ahmed Arif’in sürgün günlerini, maruz kaldığı siyasi baskıyı, iç dünyasını ve en çok da Leyla Erbil’e olan karşılıksız aşkını tüm yalınlığıyla ortaya koyuyor. Leyla Erbil’in “Benim tarafımda aşk yoktu, yalnızca dostluk vardı” dediği bu aşka dair mektuplarda okur Ahmed Arif’in yalnızlığıyla bütünleşiyor.
“Sana kırgın, sana dargın, alınmış da değilim. Bütün Kahrım kendime. Sakın üzülme. Yalvarırım üzülme… Öylesine, hülya, kutsal ve uzaksın ki… Allah kahretsin beni.”
Yalnız Seni Arıyorum * Orhan Veli
Yalnız Seni Arıyorum, Orhan Veli ve Nahit Hanım arasında yaşanan aşkın belgelerine dayanıyor. Garip akımının temsilcisi ve geleneklere başkaldıran bir şairin sefaletle boğuşurken yaşadığı, yaşamaya çalıştığı gizli bir aşkın birinci ağızdan hikayesi. Nahit Hanım’ın kaprisleri ise göz ardı edilemeyecek türden.
“Sen benim için daima tek var olan şeysin. Dikkat et, en çok demiyorum, tek diyorum. Senden başka hiçbir şeyim yok. Hiçbir şeyim olmasını da istemiyorum.”
Romantika * Turgut Özakman
İnandıkları uğruna öğretim üyeliğinden vazgeçen, hayatı başka ucundan yakalamaya çalışan, öğrencisi ile gizli aşk yaşayan bir adamın hikayesi. Bu hikaye, ilk bakışta genel ahlaki değerleri ve gelenekleri alt üst edecek bir konuyu anlatıyor; evli iki insanın yasak aşkı. 1960 -1987 dönemine özgü çalkantılar, dibe vuruşlar, arayışlar, kuşaklar arası çatışmalar ve farklı bakış açıları arasında yaşanan hayatlar.
“Hayat ölüme akıyor. Doğumla ölüm arasına sıkışmış kısacık bir zamanımız var.”
Daha fazlası için Romantika Turgut Akman yazımıza bakın!
Masumiyet Müzesi * Orhan Pamuk
Bir bahar günü kendi statüsünde bir kadınla evlenmek üzereyken fakir akrabası Füsun’a aşık oluverir Kemal. Nişanlısından ayrılır ve hayatının geri kalanını saplantılı bir şekilde Füsun’un peşinde, onun eşyalarını ve onu anımsatan her şeyi toplayarak geçirir. Bu eşyalardan oluşan bir müze açmak gibi bir hayali vardır. Toplumsal norm ve tabuların insanın hayatını nasıl etkilediğine, dönemin İstanbul’unun sınıfsal temsiline ve mutsuz sonla biten bir aşk hikayesine dair bu roman okurunu şaşırtıcı bir zaman yolculuğuna çıkarıyor.
“Her akıllı insan hayatın güzel bir şey olduğunu, amacının da mutlu olmak olduğunu bilir,” dedi babam üç güzel kızı seyrederken. “Ama yalnızca aptallar mutlu olur. Nasıl izah edeceğiz bunu?”
Okunası Orhan Pamuk Eserleri için tıklayın!
Âşıklar Delidir ya da Yazı Tura * Ayfer Tunç
Ölümcül hastalığın pençesinde bir adam ile geçmişin yükünü sırtında taşımaktan yorulmuş bir kadının yolları kesişir bir gün bir yerde. Başlayan sadece bir aşk mıdır? Ayfer Tunç, bir aşk hikayesinden çok fazlasını sunuyor okuyucusuna, aile bağları, acılar, acımasızlıklar, sırlar, yalanlar, umutlar, umutsuzluklar… Roman iç içe geçmiş birden fazla öyküden oluşuyor ve birden fazla sorgulamanın kapısını aralıyor. Ayfer Tunç “Aşıklar delidir” derken okuruna bu dünyada yaşamanın ancak bir deli olmakla mümkün olup olmadığını sorgulatıyor.
“Üniversite yıllarında hayat hakkında da bir şeyler öğrendim. Öncesinde hayatın bir haksızlıklar silsilesi olduğundan başka bir şey bilmiyordum. Sonrasında öğrendiklerim bu bilgiyi pekiştirmeye yaradı.”
Piraye’ye Mektuplar * Nazım Hikmet
Nâzım Hikmet’in 1933 ile 1950 yılları arasında, on yedi yıl boyunca, çeşitli cezaevlerinden Piraye Hanım’a yazdığı mektuplardan oluşan bu kitapta, Nazım Hikmet’i en duru, en samimi haliyle bulursunuz. Öyle büyülü sözler bulamazsınız belki Nazım’ın mektuplarında ama onun yüreğinden kopan sözler olduğunu inkar edemezsiniz okuduğunuzda.
… anlıyorum ki uzun senelerce ömrümün üç ihtirası olacak: seni uzaktan görmeye mahkum olmanın acısı, kitaba doyamamak, istediğim gibi yazamamak…
Daha fazla kitap önerileri için bu yazımıza göz atın!
Hayat Sorgusu sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.
Yorum Yapın