Alman Edebiyatından Okunası 10 Kitap

18. yüzyıl başlarından günümüze kadar geçen zaman diliminde yayınlanan bu on roman, Alman Edebiyatından Okunası 10 Kitap listemizi oluşturuyor. Orta Avrupa`da yaşayan Almanca konuşan toplulukların ortak edebi yaratısı olarak kabul gören Alman edebiyatından dönemin ruhunu, toplumun acılarını ve acımasızlığını ortaya koyan mutlaka okunması gereken yapıtları okuma listenize ekleyin. Alman Edebiyatı kitapları

Alman Edebiyatı Kitapları

Genç Werther’in Acıları, Johann Wolfgang von Goethe (1774)

Genç Werther’in Acıları, duyarlı ve tutkulu bir genç ressam olan Werther’in, hayali arkadaşı Wilhelm’e yazdığı mektuplardan oluşan bir başyapıt. Yayınlandığı dönemde Almanya’da neredeyse bütün gençliği etkisi altına aldığı, birçok intihara neden olduğu, Napolyon’un bile kitabı yanından ayırmadığı söylene gelmekte, okunmalı!

Effi Briest, Theodor Fontane (1896)

Küçük yaşta, kendinden yaşça oldukça büyük ve üstelikte geçmişte annesine talip olan bir devlet memuruyla evlendirilen Effi Briest’in yaşam öyküsü. Son derece dokunaklı bu eser, Alman edebiyatının realist başyapıtlarından biri, toplumun prangaları arasına sıkışmış insanların trajik hikayesini anlatıyor. Aşk ve aldatma bağlamında Madam Bovary ve Anna Karenina ile eş değer bir yere sahip. Alman Edebiyatı

Venedik’te Ölüm, Thomas Mann (1912)

Ünlü bir yazar olan Gustav von Aschenbach, Venedik’te yaz tatili sırasında, olağanüstü yakışıklı genç Polonyalı Tadzio’yu fark eder ve gönlü ona kayar. Salgın hastalık şehri sarınca tutkularına yenilerek ölüm isteğine teslim olur. Thomas Mann, “Venedik’te Ölüm”de insanlığın acınası çıkmazını derin bir psikolojik analiz ve lirizmle anlatıyor. Sanat, estetik, aşk ve ölüm birbirini tetikleyen ögeler olarak karşımıza çıkarken, tehlikede bu dörtlü arasında yatıyor.

Dönüşüm,  Franz Kafka (1915)

Gregor Samsa bir sabah yatağında kendini böceğe dönüşmüş olarak bulur, herkesin nefret ettiği bir böcek. Sistemin dışına çıkarsanız küçük bir böcek olursunuz, hiç kimse sizi sevmez, aileniz bile. Küçük burjuva yaşamının yozlaşmış ilişkileri, toplumun dayattığı, işlevini kaybetmiş kalıplara başkaldıran bireyin trajedisi, belki de hayatın anlamsızlığının kanıtı.

Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok,  Erich Maria Remarque (1929)

Birinci Dünya Savaşı ile ilgili en tanınmış kitaplardan biri olan Remarque’nin romanı, 1914-1918 yılları arasında Avrupa’da savaşan kitleye insani bir bakış açısı kazandıran Alman askeri Paul Bäumer’in hikayesini anlatıyor. Roman, hem özel bir askerin günlük hayatını hem de savaşın şiddetini ve yarattığı yoksunluğu dillendiriyor. Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok Erich Maria Remarque’nın yazdığı, savaşın korkunçluğunu ve anlamsızlığı üzerine tarifsiz bir roman.

Berlin Alexanderplatz, Alfred Döblin (1929)

Bu ikonik roman, Berlin’deki hapishaneden serbest bırakıldıktan sonra dürüst ve iyi bir hayat yaşayacağına yemin eden eski mahkum Franz Biberkopf’un öyküsünden oluşuyor. Hamal ve çimento fabrikası işçisi Franz Biberkopf işlediği bir cinayet yüzünden hapse girer, yıllar sonra özgür kaldığında iyi bir insan olarak Berlin’de yaşamaya devam etmek istese de Berlin’in korkutucu değişimi önüne engeller çıkarır. Hayat her defasında onu tuzağa düşürür, o ise ayağa kalkmayı başarır. Zamanla bu kısır döngünün nedeninin kendisi olduğunu, kendi bomboş yaşamı olduğunu anlar. Fazlasıyla örselenmiş olsa da bir şekilde hayata tutunur, insan olduğunun bilincine varır ve yeni bir felsefeyle hayatını yeniden yaşamaya başlar.

Teneke Trampet, Günter Grass (1959)

Teneke Trampet Oskar Matzerath’ın yaşam öyküsünü kendi ağzından aktarır okuyucusuna. Akıl hastanesine kapatılmış bir cüce olan Oskar’ın gözünden II. Dünya Savaşının izlerini sürerken, Almanya’nın toplumsal çalkantılarına tanıklık ederiz. Üç yaşında ve bir yetişkinin düşünce kapasitesine sahip olan Oskar yetişkinlerin yalan ve çıkara dayalı yaşamına dahil olmak yerine fiziksel gelişimini durdurmaya karar verir.   Var olan düzene karşı tavrını da trampetini çalarak gösterir. Yaşamın getirdikleri içinde yeniden büyüme çabası ise hüsranı getirir.

Koku, Patrick Süskind (1985)

İlk yayınlandığında Almanya’da olay yaratan, aylarca liste başlarından inmeyen, okurunu ölesiye sarsan bu roman Alman Edebiyatından Okunası 10 Kitap listesinin kuşkusuz en dikkat çeken eserlerinden. Toplum içinde bir yere sahip olamayan, kendisini korkunç işlere sürükleyen müthiş koku alma yeteneğiyle Jean-Baptiste Grenouille’in insancıl duygulardan yoksun hikayesi, bir insanlık tragedyasının anlatısı. Hayat tüm güzellikleri, yetenekleri ve bilgiyi sana sunmuş olabilir, fakat kendini sevmeyi beceremediğinde yaşamın hiçbir anlamı yoktur.

Okuyucu, Bernhard Schlink (1995)

Okuyucu, İkinci Dünya Savaşı’nın hemen ertesinde lise öğrencisi Michael Berg ile otuz altı yaşındaki tramvay biletçisi Hanna Schmitz’in tutku dolu birlikteliği ile başlıyor, aşk ve dostluk gitgelleri arasında yaşanan bir ilişki. Bir anda arkasında soru işaretleri bırakarak ortadan kaybolan Hanna ile Michael’ın yolları savaş suçlularının yargılandığı mahkemede tekrar kesişir. Hanna bir savaş suçlusu Michael ise bir hukukçudur. Tek taraflı anlatılan öyküde suç, ahlak ve vicdan kavramları sorgulanıyor. Savaş sonrası Almanya’sının Nazi dönemiyle, kendi geçmişiyle yaşadığı iç hesaplaşma Bernhard Schlink’in tarafsız anlatımıyla okuyucusunu bekliyor.

Austerlitz, W.G. Sebald (2001)

W.G. Sebald’in 2001’deki bir araba kazasında zamansız ölümünden önce yazdığı romanıyla kendi kökenini keşfetmeye gönül koyan akademik kariyer sahibi Jacques Austerlitz’in izini sürmeye davet ediliyoruz. Roman, 1939’da Britanya’ya Prag’dan genç bir çocuk olarak gelen, geçmişinden koparılan yersiz yurtsuz Jacques Austerlitz’in yaşam yolculuğunu izler. Yahudilerin Prag’dan gönderilmesi ve Naziler tarafından uğradıkları dehşetin oluşturduğu yıkımı resmeden müthiş bir eser. Austerlitz, annesinin hapsedildiği Terezen’deki toplama kampında dolaşırken hayatın acımasızlığını kavrayamaz, bu da daha sonra ne olduğunu hatırladığında yıkılmasına neden olur.

Latin Edebiyatından Okunası 10 Kitap  ilginizi çeker mi? alman edebiyatı kitapları