Orhan Pamuk’u seversiniz veya sevmezsiniz, düşüncelerine katılır veya katılmazsanız ama onun eserlerini okumazsanız çok şey kaçırmış olursunuz! Okunmaya değer Orhan Pamuk eserleri!
1952 İstanbul doğumlu Ferit Orhan Pamuk, birçok edebiyat ödülünün yanı sıra 2006 yılında Nobel Edebiyat Ödülünü kazanarak bu ödülü alan en genç kişilerden biri oldu. Kitapları altmış üç dile çevrilen ve yüzü aşkın ülkede yayımlanan yazar, 2006 yılında TIME dergisi tarafından dünyanın en etkili 100 kişisinden biri seçildi. Anlaşılması zor kitapların yazarıdır fakat bir kez kaptırdınız mı başka bir dünyanın içinde bulursunuz kendinizi.
Orhan Pamuk Eserleri
1. Kafamda Bir Tuhaflık
Orhan Pamuk bu eserinde, bozacı Mevlut ile yıllarca aşk mektupları yazdığı sevgilisinin İstanbul’daki hayatlarını hikaye ediyor. Mevlut, kırk yılı aşkın bir süre İstanbul sokaklarında yoğurtçuluk, pilavcılık, otopark bekçiliği gibi pek çok iş yapar ve İstanbul’un dönüşümüne tanıklık eder. Onu başkalarından farklı kılan şeyin, kafasındaki tuhaflığın kaynağını ise hep merak eder.
“İnsan şehirde kalabalık içinde yalnız olabilirdi ve şehri şehir yapan şey de zaten kalabalık içinde insanın kafasındaki tuhaflığı saklayabilme imkanıydı.”
2. Masumiyet Müzesi
Bir bahar günü kendi statüsünde bir kadınla evlenmek üzereyken fakir akrabası Füsun’a aşık oluverir Kemal. Nişanlısından ayrılır ve hayatının geri kalanını saplantılı bir şekilde Füsun ‘un peşinde, onun eşyalarını ve onu anımsatan her şeyi toplayarak geçirir. Bu eşyalardan oluşan bir müze açmak gibi bir hayali vardır. Toplumsal norm ve tabuların insanın hayatını nasıl etkilediğine, dönemin İstanbul’unun sınıfsal temsiline ve mutsuz sonla biten bir aşk hikayesine dair bu roman okurunu şaşırtıcı bir zaman yolculuğuna çıkarıyor.
“Her akıllı insan hayatın güzel bir şey olduğunu, amacının da mutlu olmak olduğunu bilir,” dedi babam üç güzel kızı seyrederken. “Ama yalnızca aptallar mutlu olur. Nasıl izah edeceğiz bunu?”
3. Cevdet Bey ve Oğulları
İstanbullu bir ailenin 20. yüzyılın başından itibaren üç kuşak boyunca serüvenleri hayat veriyor romana. Abdülhamit döneminin son yıllarında, İstanbul’un ilk Müslüman tüccarlarından küçük dükkan sahibi Cevdet Bey’in zengin olma ve modern bir aile kurma tutkusu, günlük yaşamın akışıyla bütünleşiyor.
“Ahlaksız bir insan olmaktan yalnızca kendi irademi ve aklımı kullanarak kurtulacağımı anladım.”
4. Sessiz Ev
Sessiz Ev romanı, meşrutiyetten 1980 yılı yazına kadar uzanan bir zamanı kapsıyor. Üç kardeşin babaannelerini bir haftalık ziyareti üzerinden iki arada kalmış bir toplumun mutsuzluğunun tarihi deşifre ediliyor. Bu ziyaret boyunca hem kahramanların o bir hafta içinde yaşadıklarını, hem de geriye dönüşlerle bir ailenin üç kuşağının dramına tanık oluyoruz. orhan pamuk eserleri
“Bir zamanlar dünyanın güzel bir yer olduğunu düşünürdüm, çocuktum, aptaldım.”
Sessiz Ev üzerine bir inceleme için tıklayın!
5. Benim Adım Kırmızı
Orhan Pamuk’un “En renkli ve iyimser romanım” dediği Benim Adım Kırmızı bitkilerin, hayvanların hatta ölülerin konuştuğu, yüzeysel anlatıda 1591’de İstanbul’da işlenen bir cinayeti bir aşk hikayesi bağlamında anlatılırken, derin anlatıda ise Doğu-Batı meselesinin resim sanatı üzerinden irdelendiği bir roman. Post modern anlayışın hakim olduğu, okuyucunun zaman zaman anlamakta zorlandığı bu roman okuyucusunu çok sesli bir platformda yazarına tutsak ediyor. Farklı anlatıcılara sahip roman karnavelesk olmaktan çok büyülü gerçekliği ile dikkat çekiyor.
“Bizim gibilerin, âlemi Allah’ın gördüğü gibi görmeye çalışmaktan ve Allah’ın adaletine sığınmaktan başka hiçbir çareleri yoktur.”
Benim Adım Kırmızı Üzerine Bir İnceleme için tıklayın!
6. Kara Kitap
Türk edebiyatının ortaya çıkarttığı en güçlü eserlerden biridir Kara Kitap, sarsar, şaşırtır, düşündürür, sorgulatır. Bu romanı üst üste birkaç defa okursanız bir süre dünyanızın kararmasına bile sebep olabilir☹
Kara Kitap, Orhan Pamuk Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görüldüğünde, ödül komitesi başkanı tarafından şu sözlerle övülmüştür: “Pamuk, Kara Kitap’la, romanın bir edebi tür olarak hala hayatta olduğunu, hala bir potansiyeli ve geleceği olduğunu kanıtladı. Bunları yapan biri ne zamandır çıkmıyordu.”
Kara Kitap’ın konusunu, İstanbul’da yaşayan Galip’in kaybolan karısı Rüya’yı ararken karşılaştığı manzaralar ve olaylar ile öykündüğü köşe yazarı Celal’in yazılarının da etkisiyle içine düştüğü arayış oluşturuyor. Galip’in bu arayış serüveninde en büyük rehberi Celal olurken, yaşadığı açmazlar ve sorgulamalarla da o, yine Celal gibi bir ruhsal olgunlaşma sürecinin içine girmiş oluyor.
“Kendim olmalıyım, diye tekrarlıyordum, onlara hiç aldırmadan, onların seslerine, kokularına, isteklerine, sevgilerine ve nefretlerine aldırmadan kendim olmalıyım ben, kendim olmalıyım diye tekrarlıyordum, sehpanın üzerinde memnun duran ayaklarıma ve tavana üflediğim sigara dumanına bakarak; çünkü kendim olamazsam onların olmamı istedikleri biri oluyorum ve onların olmamı istedikleri o insana hiç katlanamıyorum ve onların olmamı istedikleri o dayanılmaz kişi olacağıma hiçbir şey olmayayım ya da hiç olmayayım daha iyi diye düşünüyordum… ”
Hayat Sorgusu sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.
Yorum Yapın