Kendine Özgün, Özgürlüğüne Düşkün Bir Kadın: Tomris Uyar

Türk Edebiyatı

tomris uyar

Gazeteci, deneme ve öykü yazarı bir kadın: Tomris Gedik. Ülkü Tamer’le evlenir, Tomris Tamer adını alır. Sonra yollar ayrılır, yeni bir aşkla Turgut Uyar’a gönlünü verir ve bu kez Tomris Uyar olarak anılmaya başlar. Zamanla edebiyat dünyasına kazınan, belleklere yerleşen adı da budur: Tomris Uyar.

Hayatına dört şair girer; kimi yalnızca bir platonik hayranlıktır, kimi gerçek bir aşkla yaşanır. O duygular, şiir dizelerine, öykü sayfalarına ilham olur. Her ne kadar aşklarıyla çok konuşulsa da, onu asıl unutulmaz kılan, özgün sesiyle kaleme aldığı öyküleridir.

Tomris Uyar; kendi düşünceleri, güçlü duruşu ve incelikli diliyle Türk edebiyatında eşsiz bir yer edinmiştir. Hayatı ve aşkları, tıpkı öyküleri gibi, keşfetmeye ve hatırlanmaya değer.

Tomris Uyar: Hayatı ve Aşkları

Tomris Gedik, 15 Mart 1941 yılında, edebiyata düşkün bir ailenin kızı olarak gözlerini açar bu dünyaya. İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsünde lisans eğitimini tamamladıktan sonra çeviri yaparak atar edebiyat dünyasına ilk büyük adımını. İlk evliliğini lise aşkı Ülkü Tamer ile gerçekleştirir ve Ekin adında bir bebekleri olur, lakin çok yaşamaz. Bu beklenmeyen ölüm evliliklerininde sonu olur. O sıralar Cemal Süreya ile tanışır, tanıştıklarında ikisi de evlidir, boşandıktan sonra üç yıl boyunca aşklarını dolu dizgin yaşarlar. Ama bu aşkta biter. Hayatının sonuna kadar sürecek aşkı Turgut Uyar ile 1967’de evlenir. Kısa bir süre sonra oğulları Turgut gelir dünyaya.

Bir röportajında şunları söyler Turgut Uyar’la ilişkisi için: “1967’de evlendik, kaç oluyor? 18 sene! Çok yakışıklı, çok zeki, çok duyarlı bir insandı. Belki bana göre aşırı ciddiydi. Tipik edebiyatçı özelliği taşıyan, kendi içine kapalı, dışarısıyla fazla alışverişi olmayan, şiiriyle mutlu biriydi. Ben öyle değilim. Denizi de severim, dolaşmayı da… Daha canlı, daha hareketli olmayı isterim. Belki bu bakımdan pek uyuşmuyoruz.”

Bütün bunlar yaşanırken Edip Cansever tutkulu ve platonik bir aşkla sever Tomris Uyar’ı fakat bu aşk çemberine hiçbir zaman dahil olmaz, olamaz. İyi arkadaşlardır, sık sık Boğaz’da meyhanelerde baş başa rakı içer sohbet ederler. Ölümünden kısa bir süre önce Tomris Uyar, Edip Cansever için şunları söyler: “Sevgililik ya da aşk duygusu zamanla yara alabiliyor, örselenebiliyor, bitebiliyor. Bitmeyen tek aşkın, gerçek ve lirik bir dostluk olduğunu Edip Cansever öğretti bana.”  Tomris Uyar Hayatı ve Aşkları

Az Bilinen Yönleriyle Tomris Uyar

Günlük Tutma Tutkusu

Uyar’ın “Gündökümü” adlı günlükleri, onun yalnızca yazın dünyasını değil, aynı zamanda kendi içsel yolculuğunu da belgeleyen birer aynadır. Bu günlükler aslında yayınlanmak için değil, kendisiyle hesaplaşmak, anı durdurmak ve “anı kaybetmeme” çabasıyla yazılmıştır.

Sessiz Bir Aktivist

Toplumsal olaylara yüksek sesle değil, daha çok “yazının içine gömülerek” karşı çıkan Uyar, kadın hakları ve özgürlük konularında duyarlıydı. Özellikle erkek egemen edebiyat dünyasında var olma çabası, onun yazılarında güçlü kadın karakterler olarak yankılanır.

Çevirmen Olarak İnceliği

Virginia Woolf’tan Edgar Allan Poe’ya, Gabriel García Márquez’den Katherine Mansfield’a kadar birçok yazarın eserlerini Türkçeye kazandırdı. Ancak onun çeviri yaparken esas derdi, sadece kelimeleri taşımak değil; metnin ritmini, alt metinlerini ve kültürel dokusunu da korumaktı.

Sigarasız Bir Hayat Hayali

Onun sigarayı bırakma hayali pek bilinmez. Sık sık bırakmayı denemiş, ama yazarken kahve ve sigara ikilisinden vazgeçememiştir. Sigarayı bıraktığı birkaç kısa dönem bile günlüklerinde ironik bir dille anlatılır.

Tomris Uyar Öykücülüğü

Tomris Uyar’ın öykücülüğü, “kesit hikâye” anlayışının en çarpıcı örneklerindendir. Onun öykülerinde büyük olaylar yoktur; küçük anlar, gündelik detaylar ve iç sesler vardır. Sıradan gibi görünen bir anın ardındaki duygusal derinliği ortaya çıkarır.

Uyar, öykülerinde “açık uçlu” bir anlatımı tercih eder; okuyucuya tam anlamıyla kapanmayan pencereler bırakır. Bunun ardında, yaşamın kendisinin de bir sonuca ulaşmadan, akıp giden bir nehir gibi olduğuna dair inancı yatar.

Ayrıca, güçlü kadın karakterleriyle Türk öykücülüğünde kendine özgü bir alan açar. Kadınların iç dünyasını, beklentilerini, yalnızlıklarını ve özgürleşme çabalarını detaylı bir incelikle işler.

 Ona göre öykü “Bir insanın hayatındaki bir anı ele alıp onun ışığında, o kişinin vereceği kararların, yaşayacağı değişimin ve hayatının alacağı yönün işlenmesi”dir. Okurun zekasına güvenen, katılımını bekleyen bir çerçevede kurar öykülerini. Öykülerini okurken tanımlamakta zorlanacağınız duygularla baş başa kalıverirsiniz.

Tomris Uyar Alıntılar

  • Bazen sessiz kalmak, kırıldığını göstermenin en iyi yoludur.
  • İki kişi yalnız kalmaktansa, kalabalıkta yalnız olmak çok daha kolay.
  • Yazarken dünyayı bir anlığına değiştirebilirken, geçmişinizi bir santim yerinden oynatamıyorsunuz.
  • Sen uyuyordun, bilemezsin. Kaç sigara içiyorum üst üste, kaç eski gazete okuyorum ilanlarına kadar. Her sabah kaç bin güçlükle alışıyorum önümdeki güne, getireceklerine.
  • Günlerin tam içinde yaşayamayınca, olanlara akıl erdiremeyince, bunlarla oyalanıyoruz işte, kahve pişirmek, çay demlemek… Anılar da öylesine çoğalmış ki bastırıveriyorlar, günü karartıyorlar erkenden.
  • Kırıklar zamanında onarılmadı mı büsbütün kırılıyor, durmadan kırılıyor.
  • Biri geliyor, hayatımıza bir makas atıyor; o yaşadığımız bölüm, bütünün dışına düşüyor.
  • Üsteleme. Yolumuz ayrı çünkü. Anlayamazsın.

Öykü kitapları; İpek ve Bakır, Ödeşmeler ve Şahmeran Hikayesi, Dizboyu Papatyalar, Yürekte Bukağı, Yaz Düşleri Düş Kışları, Gecegezen Kızlar, Rus Ruleti/Dön Geri Bak (Toplu Öyküler), Yaza Yolculuk, Sekizinci Günah, Otuzların Kadını, İki Yaka İki Uç (Gençlik öyküleri/seçmeler), Aramızdaki Şey, Güzel Yazı Defteri (Ali Arif Ersen ile), Metal Yorgunluğu / Seçme Öyküler.

Çevirisini yaptığı 61 eserden bazıları; Alef-J. L. Borges, Başkan Babamızın Sonbaharı-Gabriel Garcia Marquez, Değirmencinin Karısı- P.A. de Alarcon, Gene Aşk-Doris Lessing, Hapishane Kuşu-Kurt Vonnegut, İnci-John Steinbeck, Küçük Prens-Antoine de Saint Exupery, Küçük Tragedyalar-Aleksandr Puşkin, Mırıldandığım Öyküler-Julio Cortazar, Mrs. Dalloway-Virginia Woolf, Ölüm ve Pusula-J. L. Borges, Perde Arası-Virginia Woolf, Son Düş-F. Scott Fitzgerald, Yağmur Gibi Söyle Bana-Tennessee Williams.

Kendine özgün başka bir kadın Frida Kahlo!


Hayat Sorgusu sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Hayat hakkında 326 makale
Halkla İlişkiler ve edebiyat eğitimi almış, kitapları, seyahat etmeyi ve araştırıp öğrenmeyi seven bir özel sektör emeklisi.

Yorum Yapın

:)