
Eski adıyla Dardanelles, şimdiki adıyla Çanakkale… Avrupa ile Asya’yı birbirine bağlayan, dört mevsimi aynı anda yaşatan, denizi masmavi, doğası büyüleyici, binlerce yıllık tarihiyle farklı medeniyetlere kucak açan eşsiz bir şehir. Çanakkale gezilecek yerler listesi ise uzun!
Ben Çanakkale’de doğmasam da çocukluğumun bir bölümü burada geçti. Babam burada doğmuş, köklerimiz bu topraklarda. Bir Çanakkaleli olarak önerebileceklerimi yazıya döktüm, mutlaka gezin görün!
İstanbul’dan Çanakkale’ye en rahat nasıl gidersiniz merak ediyorsanız buraya tıklayın!
Çanakkale Gezilecek Yerler
Listenin ilk sırasında elbette kordon var! Sahilde yan yana dizilmiş kafelerde oturup boğaz manzarasına karşı kahvenizi yudumlamak, günün keyfini çıkarmak için birebir.
Sonra çarşıya doğru yürürken şunları mutlaka görün:
1896’dan beri şehrin kalbinde duran Saat Kulesi
1800’lerin başında yapılan zarif Yalı Camisi
Deniz Müzesi (Nusret Mayın Gemisi, Çimenlik Kalesi ve Çanakkale Savaşları İhtisas Kütüphanesi içeride sizi bekliyor)
Fatih Sultan Mehmet’in 1462’de yaptırdığı Fatih Camisi
Sultan II. Abdülhamit’in armağanı Tıflı Camisi
Şimdilerde Kültür Evi olarak kullanılan, 1669 tarihli Surp Kevork Kilisesi
Çanakkale türküsüne konu olan meşhur Aynalı Çarşı
Şehirdeki tek sinagog olan Mekor Hayim Sinagogu
Biraz daha vaktiniz varsa:
Kent Müzesi
Seramik Müzesi
Piri Reis Müzesi & Sanat Galerisi
Arkeoloji Müzesi
Çanakkale’nin Evlatları Müzesi
Günün sonunda ise kordonda gün batımını izlemeyi sakın atlamayın. O anı yaşarken zaman duruyor gibi hissedeceksiniz.
Çanakkale Çevresi Gezilecek Yerler
Çanakkale Muharebeleri Gelibolu Tarihi Alanını
Tarihi alan sınırları içerisinde çok sayıda kale, şehitlik, mezarlık, müze ve anıt yer alıyor. Alanda bulunan 138 sivil mimarlık örneği, 49 anıtsal yapı, 50 Türk şehitliği, 29 Türk anıt ve kitabesi, 34 yabancı mezarlık ve anıt ile kaleler, tabyalar gibi tarihi yapılar geçmişimizi anlamak için mutlaka ziyaret edilmeli. Çanakkale ve Gelibolu 1. Dünya Savaşı alanları, dünya tarihini etkileyen önemli noktalardan biri olarak kabul edilmiş ve 2014 yılında UNESCO Dünya Miras Geçici Listesi’ne dahil olmuş.
Troya Antik Kenti (Alexandria Troas Ören Yeri) ve Troya Müzesi
Çanakkale merkeze 30 km uzaklıktaki Troya Antik Kenti, M.Ö. 3000-2500 yıllarında yerleşim yeri olarak kullanılmış. Dünyanın en ünlü arkeolojik kentlerinden biri olarak kabul gören Troya, Homeros’un İlyada destanında bahsi geçen Troya Savaşı’nın gerçekleştiği yer. Çanakkale ile özdeşleşmiş bu tarihi kalıntılar görülmeye değer.
5 bin yıllık Troya Antik Kenti girişinde bulunan 12 bin 750 metrekare kapalı alana sahip Troya Müzesi mutlaka görülmeli. Burada, Homeros’un İlyada Destanı ile tarihe geçmiş Troas Bölgesi’nde iz bırakan Troya ve kültürlerinin yaşamı ve arkeolojik tarihi, kazılardan çıkan eserler aracılığıyla anlatılıyor.
Tevfikiye Köyü
Troya tabelasının gösterdiği yoldan ilerlediğinizde sağınızda üzerinde “Arkeo-Köy, Tevfikiye” yazılı bir tabela göreceksiniz. Bu şirin köy, Troya Antik Kenti ve Troya Müzesi’ne yapılan ziyaretler sırasında mola verilen, gezilen, organik sebze-meyve ile hediyelik eşya alışverişi yapılabilen ve Truva tarihinden izler taşıyan bir hale getirilmiş. Uğramadan geçmeyin!
Apollon Smithelion Kutsal Alanı
Apollon Smintheion Kutsal Alanı, eski adı ile Külahlı, günümüzde Gülpınar olarak bilinen bölgede yer alan, eski çağlarda Troas’ın önemli kült merkezlerinden biri. Alanda bulunan tapınak, su depoları, Roma hamamları, kutsal yol ve diğer kalıntıların geçmişi Helenistik ve Roma dönemlerine dayanıyor. M.Ö. 150 yıllarında Ion stilinde yapılan tapınak, Troya şehrindeki Athena tapınağından sonra Troas’ın en önemli ikinci kutsal alanı sayılıyor. İlyada (Homeros’un Troya Savaşı’nı anlatan destanı) anlatımları, çeşitli çağlarda vazolar üzerinde, duvar resimlerinde, mermer lahitlerde betimlenmiş. Ancak bir tapınakta, ilk kez Apollon Smintheus kutsal alanında resmedilmiş olarak karşımıza çıkar. Tarihi yerleri görmekten hoşlananlar için büyüleyici bir mekan.
Babakale (Bababurnu)
Babakale hem Anadolu topraklarının hem de Asya’nın en batı noktası sayılıyor. Antik çağlarda Lekton olarak bilinmekteymiş. 1723 yılında korsanlardan korunmak için Vezir Kaptan Mustafa Paşa tarafından, serbest bırakılmak karşılığında mahkumlara yaptırılan kale, eski zamanlarda Tılsımlı Kale olarak bilinirmiş. Zamanla içerisinde bulunan Latif Baba’nın türbesinden dolayı Babakale ismi ile anılmaya başlamış. El yapımı bıçakları meşhur. Sapları boynuz veya ağaçtan yapılan üstünde el yapımı desenler bulunan bıçaklar, deri kılıf içinde satılıyor. Deniz ise muhteşem, hayran hayran seyretsek mi yoksa girip keyfini mi çıkartsak diye düşündüren cinsten! Şehrin karmaşasından sıkıldığınızda gidip başınızı dinleyebileceğiniz sakin bir liman.
Assos, Behramkale
Çanakkale gezilecek yerler listesinin en popüler noktalarından biri; daracık taş sokakları, antik limanı, masmavi deniz manzarası, kekik kokusuyla dikkat çeken Assos/Behramkale.
Assos, M.Ö. 900 yıllarda kurulmuş antik bir liman kasabası, Athena Tapınağı ve Amfi Tiyatro görülmesi gereken tarihi yerler. Ayrıca dünyanın en önemli filozoflarından biri olan Aristotales hayatının 3 yılını burada geçirmiş ve M.Ö. 347-344 yılları arasında burada bir felsefe okulu kurmuş. Behramkale ise, Osmanlı döneminde antik kentin surları arasına kurulmuş bir köy. Taş evleri koruma altında. Köydeki Hüdavendigar Camisi 14. yüzyılda yapılmış.
Assos’ta birbirinden leziz deniz ürünleri yiyebilirsiniz; Behramkale mantısı, otlu gözleme, avcı böreği, kuru börülce salatası ve kabak çiçeği dolması denenebilecek diğer lezzetler arasında. Bu yöreye özel kaymaklı dondurmayı denemeden buradan ayrılmayın.
Kadırga koyunun berrak ve serin sularında yüzebilir, sahilde oturup denizin duru maviliğinde hayallere dalabilirsiniz. Eğer kış aylarında gelmek isterseniz kafa dinlemek için eşsiz bir mekan.
Kaz Dağı (İda Dağı)
Çanakkale’ye gelmişken Kaz Dağı’nın mis gibi havasını solumadan olmaz, Alp Dağları’ndan sonra dünyanın en yüksek oksijen oranlı havasına sahip. Kaz Dağı, zengin doğası, kültürel zenginlikleri, kanyon ve şelaleleri, derin vadi ve nehirleriyle alternatif tatil merkezi.
Homeros’un İlyada destanına göre tarihte bilinen ilk güzellik yarışması M.Ö. 2000’de burada yapılmış. Hikayeye göre Tanrılar, Thetis ile Peleus’un düğünü için toplandıklarında, düğüne davet edilmeyen Eris (Nifak), Athena, Hera ve Afrodit’in bulunduğu yere üzerinde “en güzeline” yazan altın bir elma atar. Üç tanrıça arasında “en güzel benim” tartışması başlar. Zeus, en güzelin seçilmesinde hakem olarak İda Dağı’nda bulunan Paris’in görevlendirilmesini buyurur. Tanrıçalar, Paris’in önünde güzellikleriyle övünüp, ona armağanlar vadederler. Hera, Paris’e kendisini seçmesi durumunda evrenin krallığını, Athena savaşta yenilmezliği, Afrodit ise kadınların en güzeli Helena’nın aşkını vadetmektedir. Bunun üzerine Paris, üç tanrıçadan en güzelinin Afrodit olduğuna karar verir ve altın elmayı ona verir.
Bu bölgede gezilecek çok yer var ama ben özellikle büyük şehirlerin karmaşasından kaçmaya çalışan bir grup insanın tekrar hayat verdiği Adatepe ve Yeşilyurt köyünden bahsetmek istiyorum:
Kaz Dağının Benzersiz Köyleri
ADATEPE, taş sokakları ve nefes kesen taş evleriyle insana “Burada ömür boyu yaşanır!” dedirten, eski bir Rum köyü. Turistikleşmiş köylerden çok farklı; kendi ruhunu, zarafetini ve sakinliğini korumuş. Köyün denize bakan tepesinde yer alan antik Zeus Altarı’ndan baktığınızda Küçükkuyu, Edremit Körfezi ve Midilli Adası ayaklarınızın altına seriliyor. Bu manzara, mitolojik öykülere sahne olmuş bir masal diyarında olduğunuzu hissettiriyor. Ayrıca akademisyenler ve sanatçıların yeniden hayat verdiği Taş Mektep, köyün kültürel kalbini oluşturuyor ve mutlaka görülmesi gereken bir nokta.
YEŞİLYURT ise taş evleri, daracık Arnavut kaldırımlı sokaklarıyla masalsı bir atmosfer sunan bir başka eski köy. Zamanında Rum ustaların ellerinden çıkan evler ve köy meydanındaki cami, mimarisiyle adeta bir sanat eseri gibi. Kiliseyi andıran görünümüyle bu cami, Yeşilyurt’un çok kültürlü geçmişinin izlerini taşıyor. Adatepe gibi Yeşilyurt da sanata ve doğaya gönül vermiş insanların özenle yeniden canlandırdığı, özgün kimliğini koruyan, huzurlu bir kaçış noktası.
Çanakkale’de Ne Yenir?
Çanakkale’ye gelmişken “Peynir Helvası” yemeden olmaz! Ben özellikle fırınlanmış olanı tavsiye ederim. Balık ürünlerinden tatmakta bu ziyaretin olmazsa olmazlarından, asma yaprağında sardalye denenmeli.
Ezine peyniri, Çanakkale domatesi, Tuzlu sardalye, Gökçeada kekik balı, Gökçeada zeytinyağı, Bozcaada nohut ekmeği ve domates reçeli, Lapseki kirazı ve Umurbey şeftalisi de unutulmamalı!
Bir zamanlar babaannemin yaptığı, artık annem yapsın diye beklediğimiz yerel Çanakkale lezzetleri ise; ovmaç çorbası, domatesli tarhana, patlıcan turşusu, fırınlanmış mantı, melki kavurma, çırpma, akıtma, lokumlu simit, yağlı turşu, incir reçeli. Bu tatları yerel lokantalarda bulabilirsiniz.
Çanakkale sadece bir şehir değil, bir duygu. Tarihle, doğayla, denizle, insanıyla her köşesinde başka bir hikaye barındırıyor. Eğer yolunuz buraya düşerse, acele etmeyin. Sokaklarında kaybolun, gün batımını izleyin, köy kahvelerinde oturun, yerel lezzetleri tadın.
Benim önerim: Kendinize birkaç gün değil, birkaç anı ayırın. Çünkü Çanakkale, kalbinizde iz bırakacak…
İlginizi Çekebilir:
Bir Muhacir Köyü, Özbek Çanakkale
Kalabalıktan Uzak: Geyikli Gezilecek Yerler
Hayat Sorgusu sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.
Yorum Yapın