Toronto Üniversitesi öğretim üyesi psikiyatr Keith Oatley ve Ingrid Wickelgren tarafından Scientific American’da yazılan bir makaleye göre, roman kahramanlarıyla özdeşleşmek, hayal dünyasını zenginleştirmek yanında diğer insanları daha iyi anlamamızı, empati kurmamızı, sosyal bağlarımızı güçlendirmemizi sağlıyor. Romanlar her ne kadar kurmaca olsa da uyandırdıkları duygular gerçek. Bu duygular, romanın karakterleriyle kurduğumuz bağlarla büyüyor, şekilleniyor. Özenle hazırlanmış bir hikayenin iniş çıkışlarını takip ederken, beynin sosyal ve duygusal bölgeleri arasında bağlantılar kuruluyor. Nitelikli romanlar, bu etkileriyle insan beynini geliştiriyor ve sosyal becerilerini artırıyor. İki bilim insanı, insan beynini en fazla etkileyen on romanı tespit etmiş. Beyninizi Geliştiren 10 Roman
Beyninizi Geliştiren 10 Roman
Genç Werther’in Acıları * Johann von Goethe
Genç Werther’in Acıları, duyarlı ve tutkulu bir genç ressam olan Werther’in, hayali arkadaşı Wilhelm’e yazdığı mektuplardan oluşan bir başyapıt. Yayınlandığı dönemde Almanya’da neredeyse bütün gençliği etkisi altına aldığı, birçok intihara neden olduğu, Napolyon’un bile kitabı yanından ayırmadığı söylene gelmekte, okumalı!
Gurur ve Önyargı * Jane Austen
Jane Austen bu romanında, 1800’lerin İngiltere’sinde orta ve üst sınıfın yaşamlarını, evlenme çağına gelmiş beş kızı bulunan orta sınıfa mensup Bennet ailesinin etrafında anlatıyor. Ailelerin mal varlığının kural olarak erkek çocuklara geçtiği bir ortamda, kız çocuklarının toplumsal bir statüye sahip olmasının yolu soylu ve zengin bir koca bulmaktan geçiyor. Bu konumdaki bir erkeğin amacı ise kendine yakışan, fiziksel olarak güzel, toplumun onadığı eylemleri de “güzel” yapabilen bir eş bulmak. Durum böyle olunca, aşkın tanımının ve kriterlerinin de bu koşullar çerçevesinde şekillenmesi kaçınılmaz oluyor. Gurur ve Önyargı bir parçası olduğu topluma yönelik üst bir bakışla, ince bir alayla yazılmış bir eleştiri romanı aslında. Onu okunası kılan da bu!
Kızıl Damga * Nathaniel Hawthorne
17. yüzyıl Boston’unun katı, gelenekçi dünyasında geçen bu eserde, evli bir kadın olan Hester Prynne işlediği zina suçunun cezası olarak, üzerinde ahlaki düşkünlüğünü gösteren kızıl bir harf taşımak zorunda bırakılır. Yaşadığı dışlanmışlık karşısında yavaş yavaş kendi gücünü keşfeder. Hester günahıyla tek başına yüzleşirken isimlerini vermeye yanaşmadığı korkak ve ikiyüzlü sevgilisi ile intikam hırsının çılgına çevirdiği kocası suçluluk, pişmanlık, intikam duyguları ile kendilerini bekleyen hazin sonu kendi elleriyle hazırlarlar. Kazanan ya da kaybeden kimdir?
Madam Bovary * Gustave Flaubert
Bir doktor ile evlendikten sonra taşra hayatı içinde sıkışıp kalan genç ve güzel Madam Bovary, mutsuzluğu ve sıradanlığı bir kader olarak kabullenmeye razı olmaz. Büyük hayalleri, büyük beklentileri vardır hayattan; okuduğu romanlardaki tutkunun ve romantik fantezilerin özlemiyle yaşar ve aradığı ideal aşkı bulmak için çıktığı yolda hiçbir fedakarlıktan kaçınmaz kendince. 1857’de ilk kez yayımlandığında büyük yankı uyandıran, toplumun din ve ahlak anlayışını sarstığı gerekçesiyle yasaklanmaya çalışılan Madam Bovary, 19. yüzyıl Fransası’nın ahlak anlayışına ve burjuva değerlerine karşı güçlü bir eleştiri sunuyor.
Middlemarch * George Eliot
Roman, 1820’lerin sonunda Middlemarch adındaki hayali bir taşra kasabasında geçiyor. Viktorya devrinde kadınların hapsolmaya zorlandığı fantezi dünyası yerine sıradan insan yaşamının karmaşasını gözler önüne seren George Eliot, bireysel trajediler, küçük başarısızlıklar, küçük zaferler, sıkıntılı evlilikler ve seçimlerin önemi gibi meselelerle sadece bir kasabanın sakinlerine değil, tüm insanlığa ışık tutuyor.
Anna Karenina * Leo Tolstoy
Güzelliği ve nezaketiyle çevresinde hayranlık uyandıran Anna Karenina’nın Aleksey Aleksandroviç ile mutsuz bir evliliği vardır, tek tesellisi oğludur. Aile ziyareti için gittiği Moskova’da yakışıklı kont Vronski ile tanışır ve hayatındaki dönüşüm başlar. Tolstoy, Anna Karenina’da sıra dışı bir gözlem gücü ile aşk, evlilik, ihanet gibi temaların izini sürerken roman sanatına yepyeni ve uzun soluklu bir boyut katıyor.
Bayan Dalloway * Virginia Woolf
İngiliz yüksek sosyetesinden Clarissa Dalloway’in hayatını, düşüncelerini, seçimlerini ve pişmanlıklarını, I. Dünya Savaşı sonrası İngiltere’nin toplumsal değerleri ve ruhuyla harmanlayarak anlatan bir klasik. Bilinç akışı tekniğinin kullanıldığı bu romanda okuyucu Mrs. Dollaway’in zihnine ve dünyasına dalarak ister istemez karakterle bir samimiyet kurar ve romanın bir parçası oluverir. Beyninizi Geliştiren 10 Roman
Sevilen * Toni Morrison
Bu eser, çocuklarıyla birlikte kölelikten kurtulmaya çalışan bir kadının özgürlük savaşımını anlatıyor. Geçmişin ağırlığını omuzlarında taşıyan Sethe, annelik vicdanıyla, kadınlığıyla ve ait olduğu toplumla hesaplaşıyor. Kadın ve anne olma duygularıyla müthiş bir şekilde harmanlamış bu eser, zalimliklerle dolu bir tarihe ışık tutarken, siyahi bir ailenin merkezinde çok kişisel bir varoluş hikayesinin duygu dolu inceliklerini ıskalamamayı başarıyor.
Utanç * J.M. Coetzee
J.M. Coetzee, Profesör Lurie’nin öyküsüyle hem siyasal hem de kişisel dönüşümler, değişimler yaşayan sancılı bir toplumun, Güney Afrika’nın insanını anlatıyor. Bir kız öğrencisiyle girdiği ilişki sonucu okulundan ve toplumdan dışlanan Profesör, çaresiz kızı Lucy’e sığınıyor. Lucy’nin yaşam şartlarına ve ırkçılığın yeni boyutlar aldığı bir topluma uyum sağlamak yolunda inançsızca sürdürdüğü çabaları, kızıyla birlikte yaşadığı vahşi bir saldırıyla kesintiye uğruyor. Acımasız bir dürüstlükle yazan J.M. Coetzee, baştan sona gereksiz tek bir sözcük ya da cümle söylemeden, Profesör David Lurie’nin düşüşünü anlatıyor, daha ilk satırından okurunu kıskıvrak yakalayarak.
Gönülsüz Köktendinci * Mohsin Hamid
Cengiz adında Pakistanlı bir genç Amerika’da Princeton Üniversitesi İşletme Bölümü’nden birincilikle mezun olur. Toplumdaki seçkinler arasına katılır, hırsı ve azmiyle Amerikan rüyasının bir parçası olur. Amerikalı genç bir kadına aşık olunca Amerikanlaşma sürecini bir anlamda sağlam bir zemine oturur. Daha doğrusu görünen odur, hayat yeni değişimlere gebedir. Mohsin Hamid, bu seçilmiş, kendi isteğiyle sürüden ayrılmış ve fazlasıyla Amerikanlaşmış Pakistanlı gencin nasıl olup da 11 Eylül sonrası kendi içinde derin bir kimlik bölünmesi yaşadığını, etrafındaki herkesten ve her şeyden soğuduğunu, tepkisel ve kindar olduğunu anlatıyor kitabında. Hem de alabildiğine çıplak bir dil ve sert bir üslupla.
Referans: https://www.scientificamerican.com/article/fiction-stories-that-sharpen-your-mind/
Hayat Sorgusu sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.
Yorum Yapın