Oğuz Atay deyince Tutunamayanlar romanı gelir aklımıza, yapışmıştır sanki bu kavram yazara. Kalabalık içinde yalnız, toplumla uyumsuz, var olduğu topluma yabancılaşmış, var olan düzene başkaldıran, kurmaca düzenin bir parçası olmayı ret eden bilinçli karakterlerdir tutunamayanları oluşturan. Çevrelerinde olup bitenin son derece farkındadırlar, duyarlıdırlar her ayrıntıya. Tek sorunları var olan düzeni ahlaki bulmamaları, kendi istemleri doğrultusunda “dışlanmışlığı” seçmeleridir. Bu bağlamda Oğuz Atay’ın varoluşçu bir kaygıyla yazdığını söylemek yanlış olmaz. Beyaz mantolu adam
Beyaz Mantolu Adam İnceleme
“Beyaz Mantolu Adam” hikayesinde toplum tarafından dışlanan bir adamın, sonu intiharla biten bir günlük hikayesi anlatılır. Kadın mantosu giydiği için mi toplum tarafından dışlanmış, yabancı, sapık, hasta olarak konumlandırılmıştır? Kadın mantosu giymek, toplum tarafından hoş karşılanmayan bir tutumdur. Toplumun dikte ettiği cinsiyet kalıplarına aykırıdır. Hikayenin başkahramanının üzerinde bir kadın objesi ile intihar etmesi bir tür başkaldırı, meydan okuma olarak kabul edilebilir mi? Karakterin bunu bilinçli şekilde yaptığına dair herhangi bir ipucu, belirti yoktur.
Cinsiyet rollerinin toplum tarafından, bireylerin tercihi dışında belirlendiği erkek egemen toplumda Oğuz Atay’da bu kalıpların dışına çıkamamıştır. Varoluşçuluk yaklaşımı da erkek egemen bir felsefedir; erkekler kendilerini yeniden var etmek, insanlığa faydalı şeyler üretmek, dünyayı değiştirmek gibi eylemlerle yükümlüdürler. Varoluşu bir değer haline getiren, erkek eylemi, düşüncesi olduğuna göre kadın ikincil konumdadır. Kadın kendisine dayatılan rolü reddeder ve erkeğe biçilen rolleri hayata geçirirse kadınlığını reddetmiş olur. Her iki durumda da kadın ötekidir.
Baştaki “Kadın mantosu giydiği için mi dışlanmıştır?” sorusuna dönersek, evet kadın mantosu giymek bir dışlanma sebebidir. Oğuz Atay’ın beyaz kadın mantosunu sadece bir yabancılaştırma unsuru olarak kullandığını düşünmüyorum, beyaz kadın mantosu seçimi farklı imgeler uyandırıyor bende. Beyaz temizlik, saflıktır. Kadına anne, evin kadını olmak gibi ulvi görevler yüklendiği ve nesneleştirildiği, tutunamayanlara karşı tutunan olarak konumlandırıldığı erkek egemen dünyada, kadın eşyasına sığınmak/sarılmak, geminin rotasını huzura çevirmek değil midir? “Uzun ve aydınlık bir manto” ve “ilk defa gülümser çevresine bakarak.” tanımları bunu doğrular niteliktedir. Yalnızlık ve başarısızlıkla dolu hayatında ilk defa bir kadın eşyasına sığınarak kendini farklı kılar beyaz mantolu adam. Oğuz Atay’ın bilinçaltının derinliklerine ittiği kadın imgesi olabilir mi bu? Ya da şöyle söyleyelim, varoluşçu felsefenin bir unsuru olan fikrin duyguyu bastırma güdümünün bir çöküşüdür belki de bu Oğuz Atay’da.
Atay, Oğuz. Korkuyu Beklerken. İstanbul: İletişim Yayıncılık, 2004
Demiryolu Hikayecileri Bir Rüya
Hayat Sorgusu sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.
Yorum Yapın