Zamanımızın Bir Külkedisi, Murathan Mungan

Türk Edebiyatı

Zamanımızın Bir Külkedisi

Kadınlığın en eski masallarından biridir Külkedisi. İşitmişsinizdir. Yaşamışsınızdır. Yaşatılmıştır.”  diye başlar Murathan Mungan Zamanımızın Bir Külkedisi hikayesine. Niye kadınlığın en eski masallarından biridir Külkedisi? Yüzyıllardır değişmeyen cinsiyet ayrımcılığını ve zengin adamla evlenerek sınıf atlama projesinin altını çizdiği için mi?

Zamanımızın Bir Külkedisi

Bugün dünyada Külkedisi hikayesinin beş yüzden fazla farklı versiyonu bulunmaktadır. İlk orijinal hikayenin 9.yy’dan bu yana Çin’de anlatıla gelen “Yeh-Shen” olduğu varsayılırken 1. yüzyılda Mısır’da ortaya çıkan Rhodopis -Mısırlı Külkedisi- hikayesinin en eski versiyon olduğu da öne sürülmektedir. Hikayenin ilk yazılı versiyonu Giambattista Basile tarafından 1637’de yayınlanmıştır. Günümüzde en çok rağbet gören versiyonu ise Fransız yazar Charles Perrault tarafından 1697’de yayınlanan versiyondur. Perrault hikayeye birçok ekleme yapmıştır; bal kabağı araba, peri büyükanne ve cam ayakkabılar. Hepsinde temel mesaj aynıdır, zengin bir koca ile evlenerek sınıf atlamak.

Külkedisi, annesinin ölümü ardından babasının tekrar evlenmesi ile üvey annesi ve onun kızları ile birlikte yaşamak zorunda kalmış iyi niyetli, güzel bir kızdır. Babanın yokluğuyla beraber üvey anne evde yönetimi ele almış ve Külkedisini hizmetçi konumuna ötelemiş, Külkedisi orta sınıftan, alt sınıfa gerilemiştir. O yerleri temizler, çamaşır yıkar, yemekleri yaparken üvey kız kardeşleri, annelerinin koruması altında keyiflerine bakarlar. Hikayenin büyük bölümü evde geçer. “Kadının yeri evidir” vurgusu yapılır. Kadınların kamusal alanda olma hali hava kararınca biter. Masalların çoğunda kadının bu geleneksel yazgısı pekiştirilir. Külkedisinin gece yarısından sonra dışarıda kalırsa cezalandırılacağı gerçeği sembolik temsil ile anlatılmakta ve toplumsal cinsiyet ayrımı masal yoluyla çocukların/kadınların bilinçaltına işlenmektedir.

Külkedisi hikayesinin geçtiği dönem, feodal toplum düzenini yansıtıyor

Külkedisi hikayesinin geçtiği dönem, feodal toplum düzenini yansıtır. Kapitalizmin henüz boy göstermediği dünyada masalın farklı versiyonları olmasına karşın ekonomik yapının getirdiği sınıf farklılığı değişmeyen temel sabittir. Sistemlerin ana uygulayıcısı erkekler olduğu ve sistemler değişse de uygulayıcı değişmediği için temel yapı erkek egemenliği üzerine kurgulanmıştır.

Bir gün, kral oğlunu evlendirmek üzere sarayda büyük bir balo düzenler, ülkedeki tüm genç kızlar bu baloya davetlidir. Külkedisi baloya gitmeye ve prensle tanışmaya çok isteklidir, belki de bulunduğu durumdan kurtulmanın tek yoludur bu. Ama baloya gidebilmesi için şık, göz alıcı kıyafetlere ihtiyacı vardır. Külkedisinin insan içine çıkabilmesi, baloda saygı görüp, en seçkin erkeklerle dans edebilmesi için, gösterişli bir araba, zengin kıyafetler ve pırıltıya ihtiyaç duyar. Kadına verilen değer, nasıl göründüğü ile doğru orantılıdır. Hikayede Külkedisinin narin, zayıf bir bedene sahip olduğu defalarca tekrarlanır. Kadının güzel görünmek için zayıf olmaktan başka seçeneğini yok mudur? Kralın düzenlediği baloya katılabilmek için üvey kardeşler, annelerinin yönlendirmesi ile zayıflamak için diyete başlar. Üvey annenin kızlarından birini saraya gelin yapabilmek dolayısı ile kendisinin de sınıf atlama hayali uğruna her yolu denemesi ve bununla da kalmayıp, prense eş olabilmeleri için kızları arasında rekabet yaratmaya çalışması, hikayenin can alıcı noktalarından biridir. Saraya gelin olmak o kadar önemlidir ki kadınların dünyasında, gencecik kızlar bir yarış atı gibi prensi tavlamak için koşturulur. Kadına dayatılan ideoloji; zengin, ideal kocayı bulmaktır.

Külkedisi tüm engelleri aşarak baloya gider ve anında herkesin dikkatini çeker, rakip genç kızların kıskançlık, erkeklerin hayranlık dolu bakışları onun üzerine kitlenir. Aynı etki prenste de oluşur, Külkedisi ile dans eder ve ona aşık olur. Mucizeye bir adım kalmıştır, cam ayakkabıyı giymek. Cam ayakkabı sosyal normları simgeler, ayakkabının Külkedisinin ayağına olması saraya gelin olabilme ölçütlerine uygunluğunun göstergesidir.

Zamanımızın Bir Külkedisi Hikayesi

Murathan Mungan’ın “Zamanımızın Bir Külkedisi” hikayesine dönersek, hikayenin ilk cümleleri bize sonu hakkında ipuçları verir, hepimizin çok iyi bildiği külkedisi hikayesinin, yaşananlarla ve yaşatılanlarla aynı olmadığını. Yüzeysel anlatıda külkedisi masalının tekrar yazımı vardır, üst kurmacasında ise erkek egemen sistemlerin- geleneksel ya da kapitalist sistem fark etmiyor, temel açmaz sistemlerin erkekler tarafından kurulması ve işletilmesi- dayattığı sınıf atlama hayali sorgulanıyor, kadın olmanın getirdiği dezavantajla birlikte. Günümüz kapitalizm odaklı dünyasında, zengin bir sarayın kalın duvarlarını bir ayakkabı tekiyle aşarak sınıf atlamaya çalışan kız, umut tacirlerinin elinde bir köledir. Ummak ve beklemek; erkek egemen kapitalist sistemin kadına yüklediği işlevin bu olduğu söylenebilir, kapitalizmin en büyük pratiğinin “umut” pazarlaması olduğu düşünülürse.

Okuru düzene başkaldırmaya kışkırtan bir meydan okuma

Murathan Mungan, Külkedisi hikayesinin yeniden yazımıyla günümüz dünyasında fakir ve yetim bir kızın uğradığı hayal kırıklığını, böyle büyük hayaller peşinde koşmaya kalkanlara ders olması amacıyla anlatır. Mungan’ın hikayesi duygulara yer vermez, her ayrıntıyı mantık süzgecinden geçirir. Gerçek dünyada hizmetçi konumundan prensesliğe yükselmesi, sınıf atlaması o kadar basit değildir, hayatı kolaylaştıran mucizeler sadece masallarda vardır. Yüzyıllar geçse de dünya hızla değişse de kadının beklentiler ufku pek değişmiyor, değişen dünyayla doğru orantılı olarak hayatın onlara getirdiği karşılıklar farklılaşıyor sadece. Murathan Mungan’da hikayenin sonunda okurunu hayal kırıklığına uğratmak pahasına inandığı mesajı dikte eder. Mesaj, egemen ideolojinin dayatmalarına, kadını sıkıştırdığı alana dikkat çekmektir. Murathan Mungan, masalın/masalların yüzyıllar boyu nesilden nesile aktardığı ideolojileri gün yüzüne çıkararak, gizlenmiş kodları okuyucunun sorgulamasına açmaktadır. Bu yüzden Murathan Mungan’ın hikayesi çağa ayak uyduran bir yeniden yazım değil, okuru düzene başkaldırmaya kışkırtan bir meydan okumadır.

Mungan’ın sosyal normlara uygunluğu simgeleyen cam ayakkabıyı Külkedisi’ne giydirmemesi, Külkedisi karakterini olumlamaması anlamını taşımaz. O hikayedeki tüm karakterlere eşit mesafededir, Charles Perrault versiyonundaki karakterlerde çok büyük değişikliklere gitmez, iyilik perisi haricinde. Geleneksel olarak iyilik perisinin genç ve güzel olacağı beklentisi vardır, ama Murathan Mungan ona yaşlanmak gibi insani vasıflar yükleyerek masaldan ayrılır, hayatın gerçeklerine döndürür okurun yüzünü. Mungan, Külkedisine cam ayakkabıyı giydirmeyerek ve iyilik perisini yaşlandırarak kadına yeni bir rol yükler; kendi olmak. Özgür olmak, olabilmek… Ayağını bir cam ayakkabıya sığdırıp saraya hapis olmak yerine, nerede olduğunun değil nasıl durduğunun bilincinde olmak…

Mungan, Murathan. “Zamanımızın Bir Külkedisi”. Kırk Oda. İstanbul: Metis Kitabevi, 2011.

En sevdiğim kitaplar ilginizi çeker mi?Zamanımızın Bir Külkedisi


Hayat Sorgusu sitesinden daha fazla şey keşfedin

Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.

Hayat hakkında 295 makale
Halkla İlişkiler ve edebiyat eğitimi almış, kitapları, seyahat etmeyi ve araştırıp öğrenmeyi seven bir özel sektör emeklisi.

Yorum Yapın

:)