Kemale ermek olgunlaşmak, olgunlaşmak ise; (insanlar için) bilgisi, görgüsü, hoşgörüsü gelişmek, olayları geniş bir açıdan değerlendirebilecek duruma gelmek anlamına geliyor. İnsan kaç yaşında olgunlaşır sorusunun da net bir cevabı yok sanırım. Kişiden kişiye değişen bir olgu olsa gerek. Ama olgunlaşırken yol gösteren, önümüze yeni kapılar açan, bizi sorgulamaya yönelten kitaplar okumak önemli. Kitaplar karanlıkta yolunuzu aydınlatan bir fener gibidir her zaman yol gösteren bir tarafı vardır. Yaş Kemale Ermeden Okunması Gereken Kitaplar okunmalı!
Okunması Gereken Kitaplar
Çanlar Kimin İçin Çalışıyor * Ernest Hemingway
Çanlar Kimin için Çalıyor, Ernest Hemingway’in 1940’larda yazdığı dünyayı sarsan bir roman. Ana düşüncesi “özgürlüğün evrenselliği” olan eser, İspanya iç savaşı sırasında bir köprüyü uçurmak için görevlendirilen bir gerilla grubunun dört günlük hikayesini anlatıyor. Hemingway’in bir gazeteci ve yazar olarak katıldığı İspanya iç savaşında bizzat kendi gözlemlerini anlattığı bu roman, savaşın anlamsızlığını ve kaybettirdiklerini gözler önüne seriyor.
“Yeryüzünün herhangi bir yerinde bir insan ölürse senin de bir parçan ölür onunla birlikte. Onun için sorma. Bir çan sesi duyduğunda bil ki, o çan senin için çalıyor.”
Bulantı * Jean Paul Sartre
Jean Paul Sartre’ın insanı zihinsel olarak zorlamasının yanı sıra, fiziksel olarak da kendisini bulantının içindeymiş gibi hissetmesine neden olan, kişiyi varoluş nedenini sorgulatmaya yönlendiren eseri.
“Varoluş uzaktan uzağa düşünülebilecek bir şey değildir. Sizi birden kaplaması, üzerinizde duraksaması, kıpırdamaz koca bir hayvan gibi yüreğinizin üstüne çökmesi gerekir ya da hiçbir şey yoktur artık.”
Otomatik Portakal * Anthony Burgess
Alex isimli şiddet yanlısı bir gencin öyküsü etrafında şekillenen bu roman, “İyilik ve kötülük” kavramlarını, “şiddet, suç ve ceza” üçgenine koyup inceliyor. Burgess eserinde suç işleyen bireyleri devletin istediği şekilde tek tipleştirilip, birer otomatik makine haline getirilmesini betimliyor. Yazar okuyucusuna, insan iyiliğini, iradesini, adaletini sorgulatıyor.
“Yani, hepinize minnettarım ama kendi hayatımı yaşamam gerekiyor.”
Artemio Cruz’un Ölümü * Carlos Fuentes
Artemio Cruz’un Ölümü, muhteşem kurgusuyla insanda roman okumaktan çok olayların bir parçasıymış gibi bir duygu uyandıran, Meksika’nın ruhuna sürükleyici bir yolculuk içeren bir roman. Yetmiş bir yaşında, ölüm döşeğindeki Artemio Cruz, başucundaki rahip dini ritüelleri gerçekleştirirken geçmişiyle hesaplaşmaya başlar. Meksika Devrimi’nin küllerinden doğan, acımasızlığı ve hırsıyla zenginleşen Cruz, devrimci bir asker olarak geçirdiği günleri, kaybolan sevgilisi Regina’yı, karısının sevgisizliğini, babasının güçsüzlüğünü hatırlar. İdealler, gerçekler, yozlaşma sarmalında sıkışıp kalan insanlar ve ölüm döşeğinde ruhu hatıraların işgali altında kalan bir adam. Hayat mı bizi olduğumuz yere sürükler yoksa bu sadece kişinin kendi seçimi midir?
“Zenginliklere sahip oldu mu her şeye sahip olduğunu sanan insanın anısı ne acıdır.”
İnfaza Çağrı * Vladimir Nabakov
Nabokov’un çok sevdiği yabancılaşma, göçmenlik konularının en iyi işlendiği yapıtlardan biri sayılıyor İnfaza Çağrı. Hayali bir ülkede geçen bu Kafkaesk roman, “gnostical turpitude / gnostik ahlaksızlık” ile suçlanan ve ölüme mahkûm edilen Cincinnatus C.’nin isimli genç bir adamın hikayesini anlatıyor. Onun gnostik ahlaksızlık olarak suçu, Orwell’in 1894 romanındaki fikir, düşünce suçlarını ya da Kafka’nın Dava’sındaki Jozef K’nın ne olduğunu bilmediği suçunu andırıyor.
“Bu dünyada herhangi bir şeyin herhangi bir inancası, bir güvencesi var mı ya da olabilir mi, yoksa güvencenin ne anlama geldiği bile bilinmez mi buralarda?”
Yabancı * Albert Camus
Albert Camus denilince edebiyat alanında ilk akla gelen eser, 1942 yılında yayınlanan Yabancı’dır. Cezayir’de, bir rastlantı sonucu bir Arap’ı öldüren orta sınıftan Fransız asıllı Mersault adlı karakterin kendisini ölüme götüren sürece kayıtsızlığını konu edinen eser, saçmayı yaşayan insanın hikayesini anlatıyor.
”Umut, koşup giderken bir sokağın köşesinde, daha kurşun havadayken vurulup ölmekti.”
Albert Camus eserleri için tıklayın!
Tutunamayanlar * Oğuz Atay
Arkadaşı Selim Işık’ın intihar ettiğini öğrenen Turgut Özben, arkadaşının geçmişini araştırarak onu tanımaya çalışır. Selim, neyin peşinden gitse, neye tutunmaya çalışsa onun anlamsızlığını fark etmiş, yalnız insandır. Turgut ise görünüşte toplumsal ritmi tutturmuş, kendini tutunan sayan bir kişiliktir. Oysa her şey pamuk ipliğine bağlıdır
Tutunamayanları okuduktan sonra iki şey aklınıza asılı kalır: “Beceriksiz ve korkak bir hayvandır. İnsan boyunda olanları bile vardır. İlk bakışta, dış görünüşüyle, insana benzer” diye tarif edilen “disconnectus erectus” ve Turgut’un iç sesi, hayali arkadaşı Olric.
“Bütün babalar, oğullarına: “Oku da adam ol” diyorlar. Gene de kimse okumuyor. Biz adam olmayız Olric!”
Oğuz Atay eserleri için tıklayın!
Dönüşüm * Franz Kafka
Gregor Samsa bir sabah yatağında kendini böceğe dönüşmüş olarak bulur, herkesin nefret ettiği bir böcek. Sistemin dışına çıkarsanız küçük bir böcek olursunuz, hiç kimse sizi sevmez, aileniz bile. Küçük burjuva yaşamının yozlaşmış ilişkileri, toplumun dayattığı, işlevini kaybetmiş kalıplara başkaldıran bireyin trajedisi, belki de hayatın anlamsızlığının kanıtı. Okunması gereken kitaplar
”Peki ama; ya şimdi bütün bu huzur, geçim rahatlığı ve memnunluk, korkunç bir sonla noktalanırsa?”
Franz Kafka eserleri için tıklayın!
1984 * George Orwell
Orwell bireyselliğin yok edildiği, hafızanın kontrol altında olduğu, insanların makinalara dönüştürüldüğü totaliter bir dünya düzeni yaratarak, insanın bugüne ve geleceğe dair korkularını inanılmaz bir hayal gücüyle yoğurarak gözler önüne seriyor. Distopya edebiyatının başyapıtı sayılabilecek 1984, geçmişte ve günümüzde dünyamızda sahnelenen oyunların bir yansıması gibidir aslında. Bir kez bu dünyaya girdiğinizde bir daha geri dönüşü olmayan bir maceranın içine atılmış oluyorsunuz.
“İnsan insana nasıl hükmeder, Winston? Winston biraz düşünüp cevapladı: ‘Acı çektirerek’”
Huzur * Ahmet Hamdi Tanpınar
Huzur, arka fonda müthiş bir İstanbul manzarası ve romanı sürükleyen üç ana karakter sunar okuyucusuna. Sevgilisi Nuran’a kavuşma ihtimalinin azlığı karşısında bocalayan, II. Dünya Savaşı’nın her an patlayacak olması korkusuyla tedirgin bekleyen, Cumhuriyet ile gelen yeni hayata ayak uydurmaya çalışan sorunlu bir kuşağın temsilcisi; Mümtaz. Mümtaz’a aşık ama toplum baskısı ve dedikodulardan bunalarak aşkından vazgeçmeyi tercih eden dul bir kadın; Nuran. Ve karakteri Mümtaz’a zıt olarak yaratılmış, intihar ederek hayatına son veren Suat. Huzur arayarak bulunur mu?
“Bazı kapıların bize kapalı görünmesi, önünde değil, arkasında bulunduğumuz içindir.”
Ahmet Hamdi Tanpınar eserleri için tıklayın!
Koku * Patrick Süskind
İlk yayınlandığında Almanya’da olay yaratan, aylarca liste başlarından inmeyen, okurunu ölesiye sarsan bir roman. Toplum içinde bir yere sahip olamayan, kendisini korkunç işlere sürükleyen müthiş koku alma yeteneğiyle Jean-Baptiste Grenouille’in insancıl duygulardan yoksun hikayesi, bir insanlık tragedyasının anlatısı. Hayat tüm güzellikleri, yetenekleri ve bilgiyi sana sunmuş olabilir fakat kendini sevmeyi beceremediğinde yaşamın hiçbir anlamı yoktur.
“…oysa insanın aklını kullanabilmesi için en başta iç güvenine, huzura ihtiyacı vardı …”
Okunması Gereken Dünya Klasikleri yazımıza bakmayı unutmayın!
Hayat Sorgusu sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.
Yorum Yapın