İlk olarak, John Stuart Mill tarafından 1868’de kullanılan distopya kelimesi; kötü, normal olmayan, hastalıklı anlamına geliyor. Distopik eserler, otoriter ve baskıcı sistemlere dair karamsar gelecek senaryoları çizseler de asıl amaçları, insanlara daha iyi bir toplumun mümkün olduğunu göstermek. Distopik eserler, ütopik eserlere paralel doğmuş fakat ütopyalardan daha çok rağbet görmüşlerdir. Çünkü, ütopik fantazilerden daha gerçek duruyorlar. Baskı ve faşizm gibi gerçekler, insanlık tarihinde büyülü cennet adalarından çok daha yaygındır. Birçok kaynağa göre, Zamyatin’in “Biz” distopyası modern örneklerin ilki olarak kabul edilir. Aslında, Jack London’ın Demir Ökçesi 20. yüzyılın ilk distopya örneğidir. 1908 tarihli roman, Birinci Dünya Savaşı’na yol açan uluslararası gerilimlerin sonuçlarına dair dikkat çekici bir kehanettir. Distopik eserler, sosyal bilim kurgunun bir parçasıdır. Mutlaka okunması gereken distopya kitapları listesi burada.
Distopya Kitapları
Biz * Yevgeniy İvanoviç Zamyatin
Biz, George Orwell’in 1984 romanına esin kaynağı olmuş, sonu açısından daha az karamsar bir eser. Herkesin numaralarla adlandırıldığı ve her an dinlenip gözetlendiği bir ortam. Bu ortamın tek hakimi Tek Devlet. Bu devletin, komşu gezegenlere yayılmak için yaptırdığı uzay gemisinin çalışmalarına katılan bir mühendisin günlüğü. Herkesin devlete yararlı ve iyi olmasının övgüsüyle başlayan günlük, yavaş yavaş mühendisin devletin başındaki İyilikçi’nin matematiksel, kusursuz düzeninin sorgulanmasına dönüşür.
“İnsanda düş gücünü yok edecek bir yol bulmadıkça kazanamazsınız”
1984 * George Orwell
Orwell, bireyselliğin yok edildiği, hafızanın kontrol altında olduğu, insanların makinelere dönüştürüldüğü totaliter bir dünya düzeni yaratarak, insanın bugüne ve geleceğe dair korkularını, inanılmaz bir hayal gücüyle gözler önüne seriyor. Distopya edebiyatının başyapıtı sayılabilecek 1984; geçmişten günümüze, dünyamızda sahnelenen oyunların bir yansıması gibidir. Bir kez bu dünyaya girdiğinizde bir daha geri dönüşü olmayan bir maceranın içine atılmış olursunuz.
“İnsan insana nasıl hükmeder, Winston? Winston biraz düşünüp cevapladı: ‘Acı çektirerek’”
Cesur Yeni Dünya * Aldous Huxley
26. yüzyıl Londra’sında ütopik bir yaşam hüküm sürmekte, üreme teknolojisi ve uykuda öğretim sayesinde toplum farklılaştırılmıştır. Bireyi birey yapan aile, din, kültür, sanat, edebiyat ve felsefe gibi değerler yok edilmiştir. Her şey tek tip, rutin ve kusursuzdur. Bu toplum için önemli olan istikrardır. Bu istikrar bozacak unsurlar- kitaplar, din- toplumdan çıkarılmıştır. Dikenli tellerin hemen ardındaysa eski sistemle yaşayan insanlar vardır. Bir gün biri çıkar ve bu mükemmel dünyayı sorgulamaya, sorgulatmaya başlar. distopya kitapları
“Bilim tehlikelidir; büyük bir özenle ağzına gem vurmak ve zincire bağlı tutmak zorundayız.”
Fahrenheit 451 * Ray Bradbury
Fikirlerin yayılmasını önlemek için kitapları yakan bir adamın distopik hikayesi. Guy Montag, işini seven bir itfaiyecidir, on yıldır kitap yakmaktadır ve bunu hiç sorgulamamıştır. Okuyup bir şeyler öğrenen insanların var olan düzene karşı çıkma ihtimaline karşı, insanların okuma özgürlüğünü ellerinden alan otoritenin maşalığını yapmaktadır. Bir gün insanların korkusuzca yaşadıkları geçmişi anlatan bir genç kızla tanışır ve hayatındaki bütün yanlışlar doğrularla yer değiştirmeye başlar. Sansüre, baskıcı yönetimlere, kapitalizmin getirdiği mevcut yaşam tarzına yönelik en keskin eleştirilerden biridir bu eser. Okuyun ve kendinizi yeni baştan kurun!
“Kitaplar, aptal olduğumuzu bize hatırlatmak için var.”
Damızlık Kızın Öyküsü * Margaret Atwood
Damızlık Kızın Öyküsü, bir rejim eleştirisi ve arayışı ekseninde şekilleniyor. Bir gün, bir kadın olarak uyanıyor, her şeyin elinizden alındığını ve bir köle statüsüne mahkum edildiğinizi fark ediyorsunuz. Eski Amerika Birleşik Devletleri toprakları üzerine kurulan ve otokrat rejimle yönetilen Gilead, erkeklerin yönetimde olduğu ve kadınların damızlık olarak kullanıldığı bir yer. Damızlıklar ve yeni rejimden rahatsız olan erkekler, gizli bir örgütlenme olan “Mayday” çatısında birleşiyor ve direnmeye çalışıyorlar. Spekülatif kurgu, gerçeğe dönüşebilir mi? Kitap bittiğinde aklınızda bu soru kalıyor.
“Fazla düşünmemeye çaba gösteriyorum. Başka şeyler gibi, şimdi düşünce de karneye bağlanmalı. Düşünmeye katlanılamayacak birçok şey var. Düşünmek şansını zorlayabilir insanın, benim amacım dayanmak oysa”
Margaret Atwood eserleri temel okuma listesine göz atın!
Otomatik Portakal * Anthony Burgess
Alex isimli şiddet yanlısı bir gencin öyküsü etrafında şekillenen bu roman, “İyilik ve kötülük” kavramlarını, “şiddet, suç ve ceza” üçgenine koyup inceliyor. Burgess, eserinde devletin, suç işleyen bireyleri istediği şekilde tek tipleştirip, birer otomatik makine haline getirmesini betimliyor. Yazar, okuyucusuna insan iyiliğini, iradesini, adaletini sorgulatıyor.
“Yani, hepinize minnettarım ama kendi hayatımı yaşamam gerekiyor.”
Körlük * Jose Saramago
Körlük, ürkütücü bir roman, aniden körlükten etkilenen, beklenmedik bir felaketi yaşayan bir toplumun nasıl çöktüğünün, nasıl bencilleştiğinin ve değer yargılarını yitirdiğinin öyküsü. Saramago’nun müthiş bir gözlem gücüyle betimlediği bu kaotik dünya, insanın karanlık yüzünün simgesi gibi.
“Asıl körlük, umudun tükendiği bu dünyada yaşamaktı.”
Daha fazla kitap önerileri için tıklayın!
Hayat Sorgusu sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.
Yorum Yapın