Cemal Süreya, 1931 yılında, o zamanlar Tunceli’ye bağlı olan Pülümür ilçesinde dünyaya gözlerini açar. Dersim İsyanı nedeniyle göç etmek zorunda kalan bir ailenin üyesi olarak büyür. 1947 senesinde Bilecik Ortaokulu’ndan, 1950’de Haydarpaşa Lisesi’nden, 1954‘te Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin Maliye ve İktisat Bölümü’nden mezun olur ve çalışma hayatına atılır. Cemal Süreya aşkları şiirleri
Cemal Süreya Hayatı, Aşkları, Şiirleri
İlk şiiri Şarkısı-Beyaz, Ocak 1953‘te Mülkiye dergisinde yayınlanır. Şiirlerindeki kendine özgün dili, tekniği ve içeriği ile kısa sürede okuyucuların dikkatini çeker. Şiirlerini oldukça sade ve güçlü bir dil üzerine kuran, kurduğu benzersiz söz dizimi ve çarpıcı imgelerle örülü yalın anlatımını toplumsal ve etik değerlerle birleştiren Cemal Süreya modern şiirin aykırı şairleri arasında yerini alır. Cinselliği işlerken bile toplumsal ironiden vazgeçmez.
Şiirle ilgili görüşlerini şöyle dile getirir: “Şiir ne benim için? Dramım, açmazım, kurtuluşum, batağım, sevgilim, babam, gözaltım ve kendimi hiçlemeyi bilişim. Daha önemlisi yazgım olarak da görüyorum onu.”
“Bence şiir ve aşk; bunların ikisi de gayrı-meşrudur. Meşru duruma gelince ikisi de biter. Mutluluğun şiiri yazılamaz. Masallarda bile sevgililer birleşince masallar biter. Şiir, temizler ve arıtır. Kendisi de biraz kirlidir. Son derece temiz duygularla şiir yazanlar bence bir temizlik işlemi yapıyorlardır o kadar. Şiir duygularla değil sözcüklerle yazılır.”
Üvencinka eseriyle, Arif Damar ile 1958 yılının Yeditepe Şiir Ödülü’nün sahibi olurken Göçebe adlı eseri ise 1966 Türk Dil Kurumu Edebiyat Ödülü’ne layık görülür. Toplu şiirleri 1984 yılında Sevda Sözleri adı altında basılan Süreya, 9 Ocak 1990 tarihinde İstanbul’da hüzünlü bir şekilde yaşama veda eder.
Aşk gayrimeşrudur, meşru olunca biter…
59 yıllık yaşamında 4 defa evlenen, sayısız aşk yaşayan ve 29 farklı evde oturan Süreya’nın baş döndürücü yaşamı şiirlerine de yansır. Dediği gibi aşkları, evliliğe dönüşünce biter.
Cemal Süreya, 1952’de Seniha Nemli ile nişanlanır. Bir sene sonra da evlenirler, henüz öğrencidir. Seniha Nemli ile başlangıçtan itibaren sıkıntılı bir evlilik süreci yaşarlar, zaman zaman şiddete başvurduğu söylenir. Cemal Süreya eşi Seniha hamile iken kendisine “Üvercinka” adını taktığı ve aynı isimli şiirine ilham olan genç bir kıza aşık olur. Fakat bu genç kızın ne adını bilen ne de yüzünü gören kimse vardır. Çocuğu uğruna ondan vazgeçer. cemal süreya aşkları şiirleri
Üvercinka
Böylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerinden
En uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu
kesmemeye
Laleli’den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız
Birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun
Ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez
Sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil
Aydınca düşünmeyi iyi biliyorsun eksik olma
Yatakta yatmayı bildiğin kadar
Sayın Tanrıya kalırsa seninle yatmak günah, daha neler
Boşunaymış gibi bunca uzaması saçlarının
Ben böyle canlı saç görmedim ömrümde
Her telinin içinde ayrı bir kalp çarpıyor
Bütün kara parçaları için
Afrika dahil
Senin bir havan var beni asıl saran o
Onunla daha bir değere biniyor soluk almak
Sabahları acıktığı için haklı
Gününü kazanıp kurtardı diye güzel
Birçok çiçek adları gibi güzel
En tanınmış kırmızılarla açan
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil
Birlikte mısralar düşünüyoruz ama iyi ama kötü
Boynun diyorum boynunu benim kadar kimse
değerlendiremez
Bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek
İki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar
Böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar
Zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna
diziyorlar
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil
Burda senin cesaretinden laf açmanın tam da sırası
Kalabalık caddelerde hürlüğün şarkısına katılırkenki
Padişah gibi cesaretti o, alımlı değme kadında yok
Aklıma kadeh tutuşların geliyor
Çiçek Pasajında akşamüstleri
Asıl yoksulluk ondan sonra başlıyor
Bütün kara parçalarında
Afrika hariç değil
Fakat bu vazgeçiş kısa süre sonra Ankara Sanatseverler Derneği Lokali’nde tesadüfen aynı masada rakı içerken tanıştığı Tomris Uyar’la yeni bir başlangıca vesile olur. Tanıştıklarında Tomris Uyar, Ülkü Tamer’le; Cemal Süreya ise Seniha Hanım’la evlidir. Tutkulu aşkları uğruna eşlerinden boşanırlar ve Ankara’da birlikte yaşamaya başlarlar. İkilinin üç sene süren fırtınalı ilişkisi şiirlere ilham olur.
Sayım
Ay ışığında oturduk
Bileğinden öptüm seni
Sonra ayakta öptüm
Dudağından öptüm seni
Kapı aralığında öptüm
Soluğundan öptüm seni
Bahçede çocuklar vardı
Çocuğundan öptüm seni
Evime götürdüm yatağımda
Kasığından öptüm seni
Başka evlerde karşılaştık
İliğinden öptüm seni
En sonunda caddelere çıkardım
Kaynağından öptüm seni
Cemal Süreya’nın “Tomris’e asla tamamen sahip olamayacağı” takıntısı ayrılmalarına neden olur. Bu ayrılıktan sonra Tomris’le geçirdiği yıllara dair hiçbir şey yazıp konuşmayacağına dair söz veren Cemal Süreya bu sözünü sonuna dek tutar.
Daha sonra, Cumhuriyet gazetesinde sanat muhabirliği yapan Zuhal Tekkanat’la tanışır ve 1967 yılında evlenirler. Oğlu Memo Emrah, Kasım 1969’da dünyaya gelir. İkisi de kıskançtır, aldatılma düşüncesi ilişkilerini zehirler, boşanırlar. Bu evlilikten geriye mektuplar kalır. On üç Günün Mektupları, Cemal Süreya’nın 1972 Temmuz’unda, Okmeydanı SSK’da yatan eşi Zuhal Tekkanat’a yazmış olduğu bu mektuplardan oluşuyor.
“Gelsen ya. Güzel buralar. Hem sana bütün olmayı öğretirim. Göğsünde kaybolurum hüzünlendiğim dakikalarda, çünkü senin omuzlarında ağlamanın deniz manzarası var.”
“Sensiz hiçbir şey olmuyor. Her tasarım, her projem seninle. Bir su akıyorsa, bir bulut geçiyorsa, hep seninle...”
Süreya, üçüncü evliliğini bir arkadaş toplantısında tanıdığı Güngör Demiray’la yapar, yıl 1975’tir. Bu birliktelikte uzun sürmez, bir sene sonra boşanırlar. Neden Süreya’nın tutarsızlıkları ve kıskançlıklarıdır. 1976 yılında Zuhal Tekkanat’la yeniden birlikte olmaya karar verirler fakat yürümez. Süreya’nın son eşi Birsen Sağnak’tır, Bayan En Nihayet! Birsen Hanım, Süreya’nın tutarsızlıklarını, çalkantılarla dolu iç yaşamını dizginler. Süreya özlemini çektiği aile sıcaklığını, şefkati onun yanında bulur, ona sığınır.
Biliyorum Sana Giden Yollar Kapalı
Biliyorum sana giden yollar kapalı
Üstelik sen de hiçbir zaman sevmedin beni
Ne kadar yakından ve arada uçurum;
İnsanlar, evler, aramızda duvarlar gibi
Uyandım uyandım, hep seni düşündüm
Yalnız seni, yalnız senin gözlerini
Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımım
Ben artık adam olmam bu derde düşeli
Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya
Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki
Anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi
Ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği
Kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda;
Hangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki
Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor
Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini
Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;
Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri
Rastlaşmamak için elimden geleni yaparım
Bu böyle pek de kolay değil gerçi…
Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya;
Bunun verdiği mutluluk da az değil ki
Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,
Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki
İnan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem,
Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:
Bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu
Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri.
Cemal Süreya Eserleri
Şiir: Üvercinka (1958), Göçebe (1965), Beni Öp Sonra Doğur Beni (1973), Sevda Sözleri (1984), Güz Bitigi (1988), Sıcak Nal (1988), Sevda Sözleri (1990, 1995, tüm şiirleri), Korkarak Vinç
Deneme – Eleştiri: Şapkam Dolu Çiçekle (1976), Günübirlik (1982), 99 Yüz (1992), Uzat Saçlarını Frigya (1992), Folklor Şiire Düşman (1992), Aydınlık Yazıları/ Paçal (1992), Oluşum’da Cemal Süreya (1992), Papirüs’ten Başyazılar (1992), Toplu Yazılar I (2000), Toplu Yazılar II (2005), Günler (993 günden oluşan günlük)
Günce: 999 Gün/ Üstü Kalsın (1981)
Mektup: On Üç Günün Mektupları (1990)
Çocuk Kitabı: Aritmetik İyi Kuşlar Pekiyi (1993)
Söyleşi: Güvercin Curnatası (1997)
Derleme: Mülkiyeli Şairler (1966), Yüz Aşk Şiiri (1967)
Şiir Çevirileri: Ayağı Karıncalı (Federico Garcia Lorca), Barışın Tadı (Eugène Guillevic), Dada Şarkısı (Tristan Tzara), Karanlık Sunu (Maurice Maeterlinck), Mirabeau Köprüsü (Guillaume Apollinaire), Mutlu Aşk Yok Ki Dünyada (Louis Aragon), Şiir (Paul Eluard), Yürek Ki Paramparça (Pierre Reverdy – 1995)
Hayat Sorgusu sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.
Yorum Yapın