Ahmet Hamdi Tanpınar, 1901 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde okurken Yahya Kemal’den ders aldı. 1923’te mezun oldu, aynı yıl Erzurum Lisesi’ne öğretmen olarak atandı ve böylece öğretmenlik serüveni başladı. 10 yıllık lise öğretmenliği görevinden sonra 1933’te Ahmet Haşim’in ölümü üzerine, Güzel Sanatlar Akademisi’nde boşalan kadroya atandı. 28 Şubat 1943 yılı ara seçimlerinde Maraş’tan CHP milletvekili seçildi. Milletvekilliği görevinden sonra tekrar üniversitede ders vermeye devam etti. 23 Ocak 1962 günü fakültede fenalaştı ve kaldırıldığı hastanede 24 Ocak sabahı beşi kırk geçe vefat etti. Rumeli Hisarı’nda çok sevdiği dostu ve hocası Yahya Kemal’in yanına defnedildi. Mezar taşında, kendi dizeleri olan “Ne içindeyim zamanın/Ne de büsbütün dışında” yazılan Tanpınar’ın tamamlayamadığı ve vefatından sonra notları arasından toparlanarak yayına hazırlanan romanı “Aydaki Kadın” 1987’de yayınlandı.
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın sadece muhafazakar kesim tarafından okunan bir yazar olduğu algısı vardır. Aslında hayatını inceler ve 2007’de basılmış olan günlüklerini okursanız hemen bu algıda bir tuhaflık olduğunu anlarsınız. Tanpınar’ı o kesimin bu kesimin yazarı diye konumlamak yanlıştır, o rüyalar ülkesinin adamıdır.
NE İÇİNDEYİM ZAMANIN
Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare, geniş bir ânın
Parçalanmaz akışında.
Bir garip rüya rengiyle
Uyuşmuş gibi her şekil
Rüzgârda uçan tüy bile
Benim gibi hafif değil.
Başım sükûtu öğüten
Uçsuz, bucaksız değirmen;
İçim muradına ermiş
Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık
Olmuş dünya sezmekteyim.
Mavi, masmavi bir ışık
Ortasında yüzmekteyim.
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Edebi Kişiliği
Romanlarında işlediği temel sorunsal Türk toplumunun yaşadığı değişim, dönüşümdür. Psikolojik tahlillere geniş yer verdiği romanlarında geçmiş ile gelecek arasında sıkışmış, kucağında çözülmeyi bekleyen yün yumağı gibi hayatıyla baş başa kalmış insanı anlatır.
“Meyve bahçelerinde dolaşırken yavaş yavaş bir hülya adamı oldum” diyen Tanpınar, hikayeci, romancı, şair, deneme yazarı ya da makale yazarı olarak çıkar karşımıza ve büyüler yazdıklarıyla bizi.
Sağlığında hak ettiği değeri göremeyen Ahmet Hamdi Tanpınar kendi deyimiyle “sükut suikasti”ne uğramış zamanın ne içinde ne de dışında olabilmiştir.
“Estetiğimi kendime mal etmek uzun senelere ihtiyaç gösterdi. Acaip bir kader her şeyimi geciktiriverdi. Öyle ki 59 yaşımda ilk defa olarak ihtiyar bir kız gibi dışarıya gittim. Bunun ne demek olduğunu Fransız edebiyatıyla biraz meşgul olanlar bilir. Kırk yaşımda tek odada müstakil evim oldu. Her şey, hayatımda her şey geç oldu. İlk nesir kitabım 40 yaşımda çıktı.”
“Belki de kendi kendimi mahveden benim. Hakkımdaki sükut suikastinin bir sebebi de belki benim.”
Ahmet Hamdi Tanpınar Eserleri
Huzur
Huzur, arka fonda müthiş bir İstanbul manzarası ve romanı sürükleyen üç ana karakter sunar okuyucusuna. Sevgilisi Nuran’a kavuşma ihtimalinin azlığı karşısında bocalayan, II. Dünya Savaşı’nın her an patlayacak olması korkusuyla tedirgin bekleyen, Cumhuriyet ile gelen yeni hayata ayak uydurmaya çalışan sorunlu bir kuşağın temsilcisi; Mümtaz. Mümtaz’a aşık ama toplum baskısı ve dedikodulardan bunalarak aşkından vazgeçmeyi tercih eden dul bir kadın; Nuran. Ve karakteri Mümtaz’a zıt olarak yaratılmış, intihar ederek hayatına son veren Suat. Huzur arayarak bulunur mu?
Saatleri Ayarlama Enstitüsü
Saatleri Ayarlama Enstitüsü, modernleşme kıskacında kalmış Türk insanının gelgitlerini çok iyi kurgulayarak aktarır okuyucusuna. Hayri İrdal’ın yalan ile gerçek arasındaki bocalamaları, Mübarek isimli saatin tuhaf halleri, Nuri Efendi ve Doktor Ramiz karakterlerin karşıtlığı, Halit Ayarcı’nın dayatmacı zihniyeti, ironik bir dünyanın içinde olduğumuzun ipuçlarını verir. Saatleri Ayarlama Enstitüsü ile Tanpınar, birey, toplum, din, ahlak, bilim, gelenek, töre, modernleşme, bürokrasi gibi birbirine geçmiş kavramları bir potada harmanlamış, elimize hazır bir paket ürün vermek yerine bu karışımın ne işe yarayacağını bulma sorumluluğunu yüklemiştir okuruna.
Saatleri Ayarlama Enstitüsü ve Tutunamayanlar üzerine bir inceleme!
Mahur Beste
Mahur Beste, Abdülhamid ile Abdülaziz yönetiminde, aynı çevrede yaşayan farklı eğilim ve karaktere sahip insanların düş kırıklığı, isyan ve umutsuzluk arasında bir çıkış yolu arama hallerini anlatır. Şu satırlar romanın tüm ruhunu anlatmaya yeter: “…sen bir medeniyetin iflası nedir, bilir misin? dedi. İnsan bozulur, insan kalmaz; bir medeniyet insanı yapan manevi kıymetler manzumesidir.” Mahur Beste, yazarın ilk romanı olmasına rağmen zekasını ve yaratıcılığını ustaca kullandığı, ruhunuzu okşayacak özellikte ve güzellikte bir eser.
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Tüm Eserleri
Roman
Huzur (1949)
Saatleri Ayarlama Enstitüsü (1962)
Sahnenin Dışındakiler (1973)
Mahur Beste (1975)
Aydaki Kadın (1987)
Suat’ın Mektubu (2018, haz. Handan İnci)
Şiir
Şiirler (1961)
İnceleme
XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi (1949)
Tevfik Fikret (1937)
Deneme
Beş Şehir (1946)
Yahya Kemal (1962)
Edebiyat Üzerine Makaleler (1969)
Yaşadığım Gibi (1970)
Hikaye
Abdullah Efendinin Rüyaları (1943)
Yaz Yağmuru (1955)
Hayat Sorgusu sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.
Yorum Yapın